Mevsim değişikliklerinde, özellikle de yaz mevsimini yaklaştığı bu dönemde kilo vermek telaşına düşenlerden misiniz? Öyleyse bu makalemiz size bu konuda önemli ölçüde yardımcı olacaktır. Kilo vermek söz konusu olduğunda ilk etapta yapılan şey bir beslenme ve sağlık uzmanına danışmak ya da sağlıklı beslenme kurallarından yardım almak olacaktır. Bu nokta da sağlıklı beslenme ve diyet uzmanlarının yapılan tetkikler sonucunda kişiye özel verdiği diyet programına ek olarak mutlaka bitkisel zayıflama çayları da önermektedir. Makalemizde de tariflerini paylaşıyor olacağımız bitkisel çaylar, sağlıklı olmasının yanı sıra zayıflamaya yardımcı olarak da önemli bir tercihtir.
Zayıflama çayları düzenli tüketildiğinde elbette zayıflamanızda yardımcı olacaktır. Ancak zayıflama çaylarını içiyorum diyerek sağıksız besinler tüketecek olursanız kilo vermek bir yana kilo alıyor olacaksınız. Üstelik bazı sağlık sorunları yaşamanızda mümkün olacaktır. Bu nedenle zayıflama çaylarının tam olarak olumlu etkilerinden faydalanmak istiyorsanız beslenme alışkanlığınızı da iyileştirmeniz gerekecektir. Belirtmek istediğimiz diğer önemli husus ise zayıflamak adına bazı sağlıksız diyetlerle birlikte tüketilen zayıflama çayları sonucunda yine sağlık sorunları yaşabilecek olmasıdır.
Fazla kilolarından rahatsız olanlar her zaman uygun bir zayıflama yöntemi arayışı içinde olur. Bir çok farklı yöntem deniyor ve başarılı olamıyorsanız size bir önerimiz olacak: Bitkisel zayıflama yöntemi. Geçmişten günümüze süregelen bitkilerle tedavi yöntemi bir çok hastalığın tedavisinde kullanıldığı gibi zayıflama için de tercih edilen bir yöntemdir. Doğru formüller ile yapacağınız çay ve beslenme yöntemleri ile kilo verebilir ve hedeflediğiniz kiloya ulaşabilirsiniz. Elbetteki önemli olan her yöntemi deneyerek değil, vücudunuzu iyi tanıyıp doğru ve tabiki sağlıklı olan yöntemi tespit ederek zayıflamaktır.
Bilindiği üzere zayıflamak için düzenli bir spora ve sağlıklı beslenme programına ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak her zaman yaprığımız uyarıyı tekrarlamak isteriz. Spor sadece zayıflamak için değil sağlıklı bir yaşam için yapılmalıdır ve aynı şekilde sağlıklı beslenme programı da sadece kilo kaybı yaşamak için değil yaşam tarzına dönüştürülmelidir. Sağlıklı beslenmenin yanı sıra önerdiğimiz bitkisel zayıflama yöntemi de size yardımcı olacaktır. Bitkisel zayıflama yöntemi dahilinde paylaşacağımız formüller ile zararlı içecekleri hayatınızdan çıkaracak ve formüllerimizi uygulamaya başlayarak zayıflama yolunda ilerliyor olacaksınız.
Bitkisel Zayıflama Çayları İsimleri Nelerdir?
Bitkisel zayıflama çaylarını paketlenmiş ürün olarak almanız mümkün. Ancak aynı zamanda aktarlarda satılmakta olan bitkisel ürünlerden de bitki çayları yapılabilmektedir. Biz elbette Diyetixyen ekibi olarak paketlenmiş olan bitkisel zayıflama çaylarını değil daha doğal olanları tüketmenizi tavsiye etmekteyiz. Zira paketli olanların içeriğinde yer alan maddelerden emin olunmamaktadır.
Makalemizin başından itibaren bitkisel zayıflama çayları tüketiminin neden ve nasıl kullanılması gerektiğini paylaştık. Bu başlık altında ise zayıflama çaylarının neler olduğundan, nasıl hazırlanması gerektiğinden, faydalarından ve olası zararlarından bahsediyor olacağız. Tekrar hatırlatmalıyız ki sağlık durumunuzda bir sıkıntı yoksa, kronik bir rahatsızlığınız ya da alerjik durumunuz söz konusu değilse, hamile ya da emziren değilseniz bu bitkisel zayıflama çaylarının kilo verdirme ve alternatif tedavi özelliklerinden faydalanabiliyor olacaksınız. Şimdi bu zayıflama çaylarının çeşitlerine göz atalım:
Sistemimize kayıtlı diyetisyenler:
Yeşil Çay
En bilindik bitkisel zayıflama çayları yeşil çaydır. Yeşil çay, M.Ö. 3000 yılına kadar uzanan tarihi ile bitkisel zayıflama çaylarının neredeyse en başında gelmektedir. Günümüzde ise dünya genelinde kolesterolü düşürmesi ve daha bir çok farklı alanda fayda sağlıyor olması ile de yerini korumaktadır. Ancak yeşil çayı bu kadar popüler yapan en önemli özelliği ise kilo verme sürecinde önemli bir yardımcı olmasıdır.
Son 15 ila 20 yıl içerisinde yeşil çay ile ilgili ciddi araştırmalar yapılmaktadır. Bu araştırmaların ana nedeni kanser hücrelerinin yayılımını yavaşlatma ve kanser hastalığını engelleme üzerinedir. Ancak yapılmış olan bilimsel araştırmalar tansiyon ve kolesterolü düşürdüğü, yağ yakılmasına yardımcı olduğu ve şeker hastalığından koruduğu ve bunamayı da yavaşlattığını ortaya koymuştur.
Yeşil çayın sağladığı faydaların bazılarını sıralayacak olursak;
Kalp sağlığını korumaktadır
Kötü kolesterolü düşürmektedir
Kan basıncını düşürmektedir
Güçlü bir antioksidandır
Kanser hastalığına karşı koruma sağlamaktadır
Diş eti hastalıklarına karşı koruma sağlar ve diş çürümelerini önler
Bağışıklık sistemini güçlendirmektedir
Metabolizmanın hızlanmasını sağlayarak kilo vermeye yardımcı olmaktadır.
Yeşil Çay Nasıl Hazırlanmalıdır?
Bir fincan yeşil çay demlemek için bir çay kaşığı ile yani yaklaşık beş gram kadar kurutulmuş yeşil çay yaprağı gerekmektedir. Çayın hazırlanması için öncelikle bir bardak içme suyu kaynatılır. Su kaynadıktan sonra ocağın altı kapatılır ve yaklaşık dört ila beş dakika kadar bekletilir. Su biraz ılındıktan sonra fincanın üzerine süzgeçle yerleştirilen yeşin çayın üzerine dökülür. Demlenmesi için iki ila üç dakika kadar bekletilir. Daha uzun süre bekletilmesi halinde çayın tadı acı olabilmektedir. Yeşil çay demlerken dikkat edilmesi gereken husus kesinlikle su kaynar kaynamaz kullanılmaması yönündedir. Bunun nedeni ise yeşil çayın 80º ila 85º derece suyla daha kaliteli demlenmesidir.
Yeşil Çayın Faydaları Nelerdir?
Yeşil çay ile ilgili bir çok bilimsel çalışmaların sonucunda tüketimi sonucunda sağlık üzerinde oldukça fazla olumlu etkilere sahip olduğu ortaya çıkarılmıştır. Bitkisel çayların içerisinde hemen hemen en fazla tüketilmekte olan yeşil çay, araştırmalar sonucunda kanser hastalığı ve kalp rahatsızlıklarına karşı umut verici sonuçlar elde edilmiştir. Fakat daha çok yeşil çayın günlük olarak tüketildiği bu araştırmalar Asya ülkeleri kaynaklıdır. Bilim çevrelerinin ortak olarak vardığı sonuç, yeşil çayın içerdiği güçlü antioksidan etkisi ile çeşitli hastalıklarla birlikte var olan bazı hastalıkların yayılmasına sebep olan serbest radikallerin temizlenmesidir.
Yeşil Çayın sağlık üzerindeki faydaları:
Yeşil Çayın Zayıflamaya Etkileri
Yeşil çay tüketildiğinde açlık hissini bastırmakta, metabolizmayı hızlandırmakta ve içerdiği güçlü antioksidan etkisi ile yağların parçalanmasını sağlayarak yağ birikimine engel olmaktadır. Bunlar ise yeşil çayın zayıflama üzerinde önemli etkileri olduğunu göstermekte ve zayıflama çayı olarak tüketilmesini sağlamaktadır. En önemli etkilerinden biri de bel bölgesinde yağlanma oluşmasını engelleyerek kalp krizi riskini azaltmaktadır. Ancak makalemizin başında da belirttiğimiz gibi kesinlikle yeşil çay tüm bu bahsettiğimiz faydaları sağlamak için tek başına yeterli olmayacaktır. Elbette uygulamış olduğunuz sağlıklı beslenme ve diyet programı ve egzersiz programını yeşil çay tüketimi ile destekleyerek zayıflama üzerindeki etkilerinden faydalanmanız mümkün olacaktır.
Yeşil Çayın Hipertansiyon Üzerindeki Etkileri
Hipertansiyonun ana sebepleri arasında yer almakta olan ve böbrekler tarafından salgılanmakta olan ve anjiyotensin dönüştürücü enzimin olumsuz etkileri yeşil çay tüketimi ile hafifletilmesi mümkün olmaktadır. Ayrıca yeşil çay tüketimi ile kan basıncı normal seviyede seyretmekte ve bu durumda inme ve kalp krizi riskini azaltmaktadır.
Yeşil Çayın Kolesterol Üzerindeki Etkileri
Yeşil çay tüketimi LDL kolesterolünün birikmesini engelleyerek damar tıkanıklığının ortaya çıkmasını engellemektedir. Aynı zamanda tromboz olarak bilinmekte olan anormal düzeyde kan pıhtılaşmasını engelleyerek damar tıkanıklığı riskini azaltmaktadır.
Yeşil Çayın Antioksidan Etkisi
Yeşil çayın içeriğinde bulunmakta olan kateşin kan pıhtılaşması, kanser, ateroskleroz ve DNA hasarı gibi ciddi rahatsızlıkların ortaya çıkmasını sağlayan serbest radikallerin temizlenmesi aşamasını hızlandırmaktadır. Bu antioksidanlar yeşil çay içeriğinde daha konsantre olarak bulunmaktadır. Çünkü yeşil çay yaprakları siyah çaya göre daha az işlenmektedir.
Yeşil Çayın Kanser Üzerindeki Etkileri
İnsanlar üzerinde yapılmış olan bazı araştırmalar neticesinde gün içinde iki fincan yeşil yay tüketimi ile kanser hastalığının gelişiminin engellendiği ortaya çıkmıştır. Fakat bu çalışmaların sayısı henüz yetersiz olduğu kabul edilmektedir. Bu konudaki ilk çalışma birinci ve ikinci evrede göğüs kanseri olan 500 Japon kadın üzerinde yapılmıştır. Çalışmanın neticesine göre ameliyatın öncesinde ve sonrasında arttırılan yeşil çay tüketimi ile kanserin tekrar oluşma oranını düşürmüş olduğu belirlenmiştir. Çinde yapılmış olan diğer bir araştırma, yeşil çay tüketimi ile prostat kanseri, pankreas kanseri, kolorektal kanseri, yemek borusu kanseri ve mide kanserine yakalanma riskinin azaldığı sonucu elde edilmiştir. Ayrıca yine günde iki fincan yeşil çay tüketimi ile akciğer kanserine yakalanma riskinin %18 oranında azalma görüldüğü ise bu alanda yapılmış olan 22 çalışmanın sonucunda ortaya çıkmıştır.
Yeşil Çayın Diş Sağlığında ki Etkileri
Düş çürümelerinin ana sebebi diş yüzeylerinde birikmiş olan ve plak tabakası oluşturmuş olan bakterilerdir. Ancak düzenli yeşil çay tüketimi ile bu bakterilerin azalmakta olduğu bazı araştırmalar sonucunda ortaya çıkmış ve yine bu sonuç bilimsel dergilerde de yayınlanmıştır. Yeşil çay, dişlerde bakteri birikimini engellemesinin yanı sıra diş eti hastalıkları ile mücadelede etkin bir yöntem olarak uzun yıllardır tercih edilmetedir.Popüler Yeşil Çay Çeşitleri
Genmaicha Çayı
Dao Ren Çayı
Gyokuro Çayı
Kai Hua Long Ding Çayı
Dragonwell Çayı
Bancha Çayı
Chun Hao Çayı
Kukicha Çayı
Sencha Çayı
Matcha Çayı
White Monkey Çayı
Hojicha Çayı
Yeşil Çayın Yan Etkileri Nelerdir?
Böbrek sorunları, yüksek tansiyon, karaciğer sorunları, mide ülseri, kalp problemleri ile anksiyete başta olmak üzere psikolojik problemleri olan kişilerin yeşil çay tüketimi oldukça sakıncalıdır. Yine hamile olan ve emziren anneler de yeşil çay tüketiminden kaçınmalıdır. Bununla birlikte diyabet, glokom, osteoporoz ve anemi hastalıkları olan kişiler ise yeşil çayı tüketmeden önce mutlaka doktoruna danışmalıdır. Ayrıca aşırı miktarda yeşil çay tüketimi sonucunda uykusuzluk hali, kalp çarpıntısı, sinirlilik hali ve baş dönmesine sebep olabilir. İçeriğinde bulunan kafein ile yeşil çay tüketen bazı kişilerde ise bulantı, kusma, iştah kaybı, baş ağrısı ve ishal gibi komplikasyonlara neden olabilmektedir.
Yeşil çay bazı ilaçlarla etkileşime geçebilmektedir. Böylece etkilerini istenmeyen boyutlarda azaltabilir ya da arttırabilirler. Aşağıda paylaşmış olduğumuz ilaçları kullanıyorsanız yine doktorunuza danışmadan kesinlikle yeşil çay tüketimine başlanmamalıdır.
Kemoterapi ilaçları
Lityum
Ephedrine
Bazı antibiyotikler
Doğum kontrol hapları
Clozapine (Clozaril)
Yüksek tansiyon ilaçları
Kalp ilaçları
Aspirin ve diğer kan sulandırıcı ilaçlar
Lorazepam ve diazepam (Valium) gibi anksiyete ilaçları
Beta-lactam antibiyotikler
Kalp ritmini düzenlemekte olan ilaçlar
Beyaz Çay
Beyaz çay, siyah çayın ve yeşil çayın üretildiği Camellia Sinensis olarak adlandırılan bitki yapraklarından üretilmektedir. Yeşil çay ile siyah çay toplanmış olan çay yapraklarının işlenme teknikleri, beyaz çay ise seçilen yapraklar ve bu yaprakların işlenme şekilleri açısından birbirinde ayrılmaktadırlar.
Beyaz çayın üretimi için çay bitkisinin tam açılmamış ve olgunlaşmamış yaprakları toplanmaktadır. Beyaz çay üretimi için kullanılmakta olan yapraklar beyaz tüylerle kaplıdır ve beyaz çay da adını bu tüylerden dolayı almaktadır. Belirttiğimiz bu üç çay aynı bitkiden üretilmekte ancak tatları konusunda da ayrılmaktadır. Beyaz çay diğer çaylara kıyasla daha yumuşak bir tada ve içime sahiptir. Yeşil çay da hafiftir ve bitkisel bir tada sahiptir ancak siyah çay bu iki çayın aksine tadı sert olan türüdür.
Beyaz Çay Nasıl Hazırlanır?
Beyaz Çay Nasıl Demlenir?
Bitkisel çayların demlenme biçimleri, tüketim sonucunda sağlayacağı faydalar açısından önem taşımaktadır. Ancak demleme aşamasından önce bitki çaylarının seçimi de önemlidir. Beyaz çay da dikkatli bir şekilde seçilmesi gereken bitki çayları arasında yer almaktadır. En kaliteli olan ve en pahalı beyaz çay türü Çin’in Fujian bölgesinde yetişmekte olan çay bitkilerinden elde edilen ve silver needle olarak da anılan gümüş iğne adlı beyaz çay türüdür. Gümüş iğne isminden de anlaşılacağı üzere henüz açmamış beyaz ve ince tüylerle kaplı gümüşü andıran yeşil renktedir. Diğer beyaz çay çeşitleri ise açmış ve açmamış çay yapraklarından elde edilmektedir.
Beyaz çay satın alırken ilk dikkat edilmesi gereken önemli konu hava geçirmez bir pakette olmasıdır. Beyaz çayın raf ömrü diğer çaylara göre oldukça kısadır. Havayla temas etmesi halinde en fazla dört ila beş ay içerisinde tüketilmesi gerekmektedir. Şayet beyaz çay ilk kez satın alınacaksa az miktarda alınmalıdır. Böylece hem çayın tadını hem de tazeliğini test etmiş olacaksınız.
Beyaz çayın satın alınması esnasında nelere dikkat etmeniz gerektiğinden bahsettik. Şimdi ise demleme esnasında dikkat edilmesi gereken önemli hususlarda bahsedelim. Öncelikle beyaz çay demlenirken dikkat edilmesi gereken önemli kural suyun sıcaklığıdır. Suyun sıcaklığı 70 ila 75 derece arasında olması gerekmektedir. Bu da suyun ocaktan alınır alınmaz beyaz çay yapraklarının suyun içerisine atılmaması anlamına gelmektedir. Kaynamış olan su, ocaktan alınır ve yaklaşık 5 ila 7 dakika kadar bekletildikten sonra içerisine çay yaprakları atılarak demlenir. Kaynar su kullanılması halinde çay yaprakları haşlanacak ve çayın tadının acı olmasını sağlayacaktır. Bir büyük bardak çay demlemek için iki çay kaşığı ile beyaz çay kullanmanız yeterli olacaktır.
Kaynamış su çayın demleneceği bardağa alınır ve 7 ila 10 dakika kadar demlenebilir. Çayın sıcaklık derecesi ne kadar düşükse demleme süreci de o kadar uzayabilir. Örneğin 50 ila 60 derecelik kaynatılmış suyun içindeki beyaz çayın demlenme süreci 11 ila 13 dakikaya kadar uzatılabilir. Aroması hafif olan beyaz çay sade olarak rahatlıkla tüketilebilir ancak isteğe göre içerisine limon, şeker ya da süt tatlandırmak adına kullanılabilmektedir.
Beyaz Çay Çeşitleri Nelerdir?
Beyaz çay, kendi içinde çeşitlere ayrılan bir çay türüdür. Üretilmekte olduğu bölgeye ve üretimi aşamasında kullanılan yapraklarının harmanına göre değişik isimlerle anılmaktadır. En kaliteli olanı bir üst başlıkta da bahsetmiş olduğumuz gümüş iğne yani silver needle olarak adlandırılmakta olan beyaz çay çeşididir. Gümüş iğne beyaz çay türü, Çin’in Fujian bölgesinde yetişmekte ve tamamen açılmamış olan çay yapraklarından üretilmektedir. Adını ise yaprakların rengi ve şeklinden almaktadır.
Diğer beyaz çay çeşitlerinden biri olan beyaz şakayık yani white peony ise gümüş iğnenin tamamen açmamış olan yaprakları ile normal yaprakların birlikte harmanlanması ise üretilmektedir.
Çin Beyaz Çayları:
Bai Hao Yinzhen (Silver needle)
Bai Mu Dan (White Peony)
Gong Mei
Shou Mei
Diğer Beyaz Çaylar:
Ceylon White (Sri Lanka beyaz çayı)
Assam White (Hindistan, Assam Eyaletinde üretilen beyaz çay)
White Puerh Çayı (Çin, Yunnan Bölgesinde üretilen beyaz çay)
African White (Malawi ve Kenya’da üretilen beyaz çay)
Darjeeling White (Hindistan beyaz çayı
Beyaz Çayın İşlenmesi Nasıl Yapılmaktadır?
Beyaz tüylerle kaplanmış olan tomurcukların toplanması ile fazla suyunu bırakması için düşük ısıda bekletilmektedir. Daha sonra kurumasını sağlamak için beklemeye alınır. Beyaz çay, yeşil çay ya da siyah çaya kıyasla daha az işleme tabi tutulmaktadır. Ancak bu beyaz çayın üretiminin daha kolay olduğu anlamına gelmemektedir. Bunun nedeni ise yaprakların doğru zamanlarda topanması ve yapraklarının tamamen kurumasını sağlamak için uygun hava koşullarının sağlanıyor olmasıdır. Ancak elbette her zaman bu koşulları yakalamak mümkün olmamaktadır. En kaliteli olan beyaz çay yaprakları her sene ilk bahar mevsiminde sadece üç ila beş gün boyunca toplanabiliyor olmasıdır.
Beyaz Çayın Faydaları Nelerdir?
Yeşil çayın, en faydalı bitkisel çayları arasında ki yerini sallayacak kadar son dönemlerde gündemde olan beyaz çayın faydaları da elbette sayılamayacak kadar fazla. Beyaz çayı bu kadar farklı kılan ise üretimi aşamasında kullanılmakta olan tekniktir. Beyaz çay üretimi yapmak için toplanmakta olan çay yaprakları işlenirken çok az miktarda okside olmakta ve bu durum da yeşil çaya oranla daha fazla antioksidan içerdiği anlamına gelmektedir. Faydaları ise aşağı yukarı aynıdır. Ancak antioksidan özelliğinin yüksek olması beyaz çayı yeşil çaydan daha yukarıya taşımaktadır. Yani önceleri bitkisel çayların alternatif tedavi ve zayıflama için en özellikli çayı olarak kabul ettiğimiz yeşil çayın zirvedeki diğer ortağı hatta bir kaç basamak üstü beyaz çaydır diyebiliriz.
Beyaz Çayın tüketilmesi halinde vücut üzerinde bir çok alanda faydaları mevcuttur. Bu başlık altında beyaz çayın faydalarını inceliyor olacağız.
Kanser
Oregon Eyalet Üniversitesi Araştırma Görevlileri tarafında yapılmış olan bir araştırma sonucunda beyaz çayda bulunan kateşinler kanserli hücrelerin oluşumunu önlemekte ve böylece kanserli olan hücrelerin de büyümesini yavaşlatmaktadır. Yine aynı araştırma raporuna göre düzenli olarak beyaz çay tüketimi ile göğüs, cilt, karaciğer, prostat, akciğer, pankreas, yemek borusu, yumurtalık ve mide kanseri riskini de önemli ölçüde azaltmaktadır. Meme kanseri atlatmış olan hastaların beyaz çay tüketmesi sonucunda hastalığın tekrarlanması riski de ortadan kalkabiliyor.
Kalp Sağlığı
2001 yılında yapılmış olan bir araştırma sonucunda beyaz çay tüketenlerin kalp hastalıkları riskini önemli ölçüde düşürdüğünü göstermektedir. Bunun sebebi olarak beyaz çayın içeriğinde buluna kateşinler damarları genişletmekte ve böylece tansiyonu yani kan basıncını düşürerek vücut genelinde kan akışını iyileştirmektedir. Beyaz çay içeriğindeki zengin kateşinler sayesinde de yeşil çay ve siyah çayın sıralamadi yerini sallamaya yetmektedir.
Cilt Sağlığı
Serbest radikallerin sayısı artması halinde oksidatif stres oranı yükselmekte ve bunun sonucunda cilt hücreleri da dahil olmak üzere bütün hücrelerde yapısal bozukluklar ortaya çıkabilmektedir. Beyaz çay tüketimi ile çayın içeriğinde bulunan antioksidanlar vücuttaki serbest radikallere karşı koruma sağlamakta ve oksidatif stresi önleyerek cilt üzerindeki olumsuz etkilerin önüne geçmektedir. 2003 yılında yapılmış olan bir araştırma sonucunda beyaz çay cilt üzerinde kullanıldığında güneşin zararlı ışınlarının cilt hücreleri üzerinde yarattığı hasarı da en aza indirmektedir. Böylece ciltte ortaya çıkabilecek yaşlanmanın etkilerini en aza indirmektedir.
Kilo Verme
Beyaz çay bir çok alanda olduğu gibi kilo verme üzerinde de olumlu etkilere sahiptir. “Uluslararası Obezite Dergisi” tarafından yayınlanmış olan bir araştırma notlarına göre beyaz çayın içeriğinde bulunan kafein ve polifenoller sayesinde kilo verme sürecinde önemli bir yardımcı olarak kabul edilmektedir. Ayrıca ülkemizde basılmakta olan “Beslenme ve Metabolizma” adlı dergide de beyaz çayın zayıflama üzerindeki olumlu etkilerine geniş bir yer verilmiştir. Bu araştırma sonucunda beyaz çayın içeriğindeki “epigallocatechin-3-gallat” olarak adlandırılan polifenol ile yağ hücresinin oluşumu baskılanmakta ve vücuttaki yağ birikimi önlenmektedir. Yine beyaz çayın içeriğinde bulunan kafeinin etkisi ile metabolizmayı hızlandırmakta ve gün içinde yakılan kalori miktarını arttırarak kilo veriminde yardımcı olmaktadır.
Beyaz Çayın Yan Etkileri Nelerdir?
Beyaz çayın içeriğinde siyah çay ve yeşil çaya oranla daha az kafein bulunmaktadır. Kafein metabolizmayı hızlandırmakta ancak diğer taraftan vücuda bazı zararları bulunmaktadır. Özellikle gebelik ve emzirme dönemlerindeki anneler için önerilmemektedir. 250 ml. beyaz çayın içeriğinde 30 ila 55 mg. civarında kafein bulunmaktadır. Fazla tüketilmesi halinde mide bulantısı, yüksek tansiyon, uykusuzluk, çarpıntı ve kusma gibi olumsuz etkilerle sonuçlanmaktadır. Ayrıca yine içeriğindeki kafein depresyon hastalığının belirtilerini şiddetlendirmekte ve kaygıyı artırmaktadır. Yüksek tansiyon, demir takviyesi, kan inceltici kullanan hastalarla birlikte düzenli ilaç kullanımı söz konusu olan hastaların herhangi bir olumsuz etki ile sonuçlanmaması adına kullanmadan önce doktoruna danışması gerekmektedir.
Mate Çayı
Maye çayı, Güney Afrika bölgesine has olan ve “Yerba Mate” olarak adlandırılan küçük bir ağaç türünün yapraklarından elde edilmektedir. İçeriğinde bulunan teobromin ve kafein gibi etken uyarıcı maddeler sebebiyle kilo verimi sürecinde ve yorgunluğa karşı kullanımı söz konusudur. Bununla birlikte yeşil çaya ve siyah çaya alternatif olarak gösterilmektedir.
Mate Çayı Nasıl Hazırlanır?
Neredeyse tüm bitki çayı hazırlanış aşamasında aynı önemli noktadan bahsediyoruz. Çay yapraklarını kaynayan suya değil, kaynamış ve yaklaşık dört ila beş dakika bekletilmiş suyun içerisine atılması gerekmektedir. Aynı önemli husus mate çayı içinde geçerli olmaktadır. Kaliteli ve faydaları maksimum düzeyde bir mate çayı demlemek için mate yaprakları kaynatılmış ve 3 ila 4 dakika oda sıcaksığında soğutulmaya bırakılmış sıcak suyun içerisine atılmakta ve demlemeye bırakılmaktadır. Mate çayı Güney Amerika bölgesinde geleneksel olarak içerisi oyulmuş su kabağında demlenmektedir ve “bombilla” olarak adlandırılan metal bir kamış ile tüketilmektedir. Çayın tadı şayet acı gelirse bal ya da süt ile tatlandırmak mümkün olmaktadır.
Mate Çayının Sağlığa Faydaları Nelerdir?
Mate çayı, içeriğindeki kafein sayesinde kahve gibi tüketildiğinde vücuda canlılık vermekte, zihni açmakta ve enerjiyi arttırmaktadır. Kilo verme sürecinde önemli bir yardımcıdır. Ayrıca ödem atıcı özelliği ile vücutta bulunan fazla suyun atılmasına yardımcı olmaktadır. İçeriğinde bulunan C vitamini, B1 vitamini, B6 vitamini gibi vitaminle açısından oldukça zengin olan mate çayı ayrıca demir, potasyum, magnezyum ve kalsiyum gibi vücut için önemli olan mineralleri de içermektedir.
2008 yılında Kore Üniverisitesi’nin hayvanlar üzerinde yapmış olduğu bazı deneyler ve araştırmalar sonucunda düzenli olarak tüketilmesi halinde kilo veriminde önemli bir düzeyde etkiye sahip olduğu ve vücut ağırlığını azalttığı ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca karaciğer ve kan lipidini düşürmekte, leptin ve insülin seviyelerini azalttığı da bu araştırma sonucunda tespit edilmiştir. Ancak hayvanların üzerinde yapılmış olan bu deneyler sonucunda ortaya çıkan tüm olumlu sonuçların insanlar üzerinde de aynı etkiyi gösterip göstermediği konusunda net bir çalışma bulunmamaktadır.
Güney Amerika’da bulunan Guarani yerlileri tarafından yüzyıllar boyunca iştah ve kilo kontrolü için mate çayı tüketilmiştir. Son yıllarda ise yine bu iştah kontrolü ve kilo kontrolünü sağlamak için oldukça popülerlik kazanmıştır. Bununla ilgili bilimsel araştırmalar da yapılmaktadır. İsviçre’de Lozan Üniversitesi’nde yapılmış olan bir araştırma neticesinde mate çayını tüketenlerin tüketmeyen bireylere oranla enerji üretebilmek için daha fazla yağ yaktığı ve yağ yakımına bağlı olarak daha fazla kilo kaybettiği belirlenmiştir.
Arjantin, Paraguay ve Brezilya başta olmak üzere bütün Güney Amerika kıtasında tüketilmekte olan mate yaprakları uyarıcı etkileri dışında 15 aminoasit ve 24 çeşit vitamin içermektedir. Mate çayının faydalarını maddeler halinde sıralayacak olursak;
Sinüsleri açmaktadır
Kaygıyı azaltmaktadır
Kilo verme sürecinde önemli bir yardımcıdır
Orta dereceli ve hafif dereceli depresyon tedavisinde tüketilmektedir
Alerjilere karşı kullanılmaktadır
Vücuda canlılık vermektedir
Antioksidan özelliği sayesinde vücuttan fazla suyu atabilmektedir
Vitamin ve mineraller açısından zengin bir içeriğe sahiptir
Kalbi güçlendirmektedir
Bağışıklık sistemini güçlendirmektedir
İltihaplanmayı önleyici özelliği mevcuttur
Kabızlığı gidermektedir
Sindirime yardımcı olmaktadır
İdrar söktürücü özelliği mevcuttur
Zihni canlandırmaktadır
Metabolizmayı hızlandırmaktadır
Konsantrasyonu arttırmaktadır
Mate Çayının Yan Etkileri Nelerdir?
Mate çayı, kahveden daha az miktarda kafein içermektedir ancak kafein miktarı az olsa bile uykusuzluğa neden olabilmektedir. Uykusuzluk olmasa bile uykunun kalitesini düşürmekte, kalitesiz uyku sonucunda gün boyu yorgunluk ve halsizlik hissine ve uykunun alınamamasına sebep olmaktadır. Aşırı miktarda mate çayı tüketimi sonucunda kaygı bozukluğuna ve sinirlerin gerilmesine yol açabilir.
Brezilyada bulunan “Memorial Sloan-Kettering Cancer Institute” tarafından yapılmış olan bir çalışma neticesinde uzun süre mate çayı tüketimi sonucunda ağız kanseri ve gırtlak kanseri riskinin arttığı belirtilmiştir. Ayrıca aşırı sigara içen kişilerin düzenli olarak mate çayı tüketmesi ile gırtlak kanserinin yanı sıra safra kesesi kanseri riskinin arttığı gözlenmiş ve dikkatli tüketim tavsiye edilmiştir.
Az miktarda mate çayı tüketimi bağırsakları çalıştırmakta ancak aşırı tüketimi ile tıpkı kahvede olduğu gibi kabızlığa neden olmaktadır. Mate çayı tüketen bazı kişilerde ise mide bulantısı, kusma ve beraberinde baş dönmesine yol açmaktadır. Yine aşırı tüketim sonucunda kalp çarpıntısına ve kan basıncının yükselmesine sebep olmaktadır.
Gebelik ve emzirme dönemlerinde mate çayının tüketimini tavsiye etmiyoruz. Ayrıca düzenli ilaç kullanımı söz konusu olan kişilerin de mate çayı tüketimine başlamadan önce mutlaka doktoruna danışması gerekmektedir.
Nane Çayı
Nane, günümüzde en çok tüketilmekte olan yeşil yapraklı bitkiler arasında yer almaktadır. Suyu, yağı ve kurutulmuş yaprakları bazı sağlık sorunlarını iyileştirmek adına modern tıpta da kabul görmüş bir bitkidir. Nane, hakkında blimsel araştırmalar yapılan nadir bitkiler arasında yer almaktadır. Gün içerisinde tüketilmekte olan bir çok besin maddesinde, sakızlarda, içeceklerde ve yemeklerde aroma olarak tercih edilen nane, faydaları açısından da oldukça yararlı bir bitki olarak hayatımızda yerini almaktadır. Gaz, sindirim sistemi sorunları ve hazımsızlık baş sıralarda olmak üzere bir çok fayda içermekte ve bu konularla ilgili sağlık sorunlarının tedavi aşamasında tüketimi söz konusu olmaktadır. Yıl boyunca bulunabilmektedir ancak en kailteli ve en etkili nane sıcak havalarda yani yaz mevsiminde yetişmektedir.
Nane Çayı Nasıl Hazırlanır?
Nane çayı yapabilmek için taze nane yapraklarını kurutarak kullanabilirsiniz. Bunun için elinizle üç ila dört parça nane yaprağını ayırıp bir tepsi içerisinde 24 saat bekletmelisiniz. Bu sürenin sonunda yapraklar kurumalı ve çıtır çıtır olmalıdır. Eğer kurumamışsa tekrar bir gün daha bekletebilirsiniz. Çayı hazırlamak için bir demlik su kaynatılır. Kaynayan suyun içerisine 2 ila 3 çay kaşığı ile kurutulmuş nane yaprağı atılır ve hemen ardından çaydanlık ocaktan alınır. Dinlenmeye alınan nane çayı 10 ila 20 dakika kadar demlenmesi beklenir. Daha sonra süzgeçten geçirilir ve nane çayı tüketilir. Nane çayı limon eşliğinde tüketilebilir. Hem tatlandırmış olacaksınız hem de limonun da faydalarından istifade edebileceksiniz. İsteğe göre limonla birlikte bal da ilave edilebilir.
Nanenin Sağlığa Faydaları Nelerdir?
Nane, geleneksel olarak sindirim sorunlarında ve mide rahatsızlıkları sonucunda ilk akla gelen bitki çaylarından biridir. Ayrıca kansere karşı koruma sağladığı konusunda da yapılan çalışmalar genişletilmektedir. Özellikle nane yağının içerisinde bulunan bazı bileşenler deri, akciğer ve kolon kanseri oluşumuna karşı koruma sağlayabilmekte ve bu konuda bazı araştırmalar bulunmaktadır. Hayvan denekler üzerinde gayet olumlu sonuçlar alınmakta olan bu araştırmalar henüz insanlar üzerinde denenmemiş olduğu için bu faydalar varsayımlar üzerine değerlendirilmektedir.
Nane çayı, sakinleştirici özelliklere de sahiptir. Bu özelliği ile uykuya geçiş aşamasını kolaylaştırmaktadır. Bu sebeple uyku bozukluğu tedavisi sürecinde önemli bir yardımcıdır. Saman nezlesinin sebep olduğu kuru öksürük, burun kaşıntısı ve hapşırık gibi belirtilerin hafiflemesinde yardımcı olmaktadır. Nane yağı bir çok bakteri türünün yayılmasını engellemektedir. Yine mantar hastalıklarının yayılmasını engellemek amacı ile de nane yağı tercih edilebilir.
Nanenin içerisinde rozmarinik asit bulunmakta ve bu asit astım hastalığının tedavisinde kullanılmaktadır. İçerdiği antioksidan etkisi ile bir çok rahatsızlığa neden olan serbest radikallerle savaşmaktadır. Ayrıca nane ilave edilmiş kaynar suyun buharını teneffüs etmek solunum yollarının açılmasında yardımcıdır.
Nane, C vitamini, A vitamini, manganez, beta karoten içeriği açısından oldukça zengindir. Bu özelliği ile kolorektal kanser riskini azaltmaktadır. Beta karoten ve diğer karotenoidler sayesinde rektal kanser ile kolon kanserine karşı vücuda koruma sağlamaktadır. İçeriğindeki C vitamini ile hücrelerde oluşan tahribatı en aza indirmektedir.
Nane tüketimi gaz giderici özelliğine sahiptir
Boğaz kuruluğuna iyi gelmektedir
Safra taşını çözmektedir
Mide bulantısını yatıştırır ve kusma hissini geciktirir ya da tamamen ortadan kaldırır
Sindirimde önemli bir yardımcıdır
Nane çayının buharını solumak burun tıkanıklığı ve solunum yolunun açılmasına yardımcı olmaktadır.
Midenin ekşimesini azaltmaktadır
Kronik ağrıları azaltmaktadır
Ağız kokusunu gidermektedir
Kas ağrılarının hafiflemesinde yardımcı olmaktadır
Alerjik öksürüğün hafiflemesinde yardımcı olmaktadır
Soğuk algınlığının daha hızlı iyileşmesinde yardımcı olmaktadır
Stresin azalmasını sağlamaktadır
Astım hastalığında iyileştirici özelliği mevcuttur
Sakinlik hissi vermektedir
Hazımsızlığın giderilmesinde yardımcıdır
Antioksidan özelliği sayesinde zayıflamaya yardımcı olmaktadır
C vitamini açısından oldukça zengindir
Omega-3 yağ asidi açısından oldukça zengindir
Nanenin Tarihi
Tarihi yunan mitolojisine kadar uzanan ve alternatif tedavide kullanılmasının yanında mutfaklarda da baharat olarak en çok kullanılmakta olan bir bitkidir nane. Ayrıca kokusu ile bir çok parfüm ve esans üretiminde tercih edilmektedir. Bir çok kültürde misafirperverliğin sembolü olan nane halen daha Orta Doğu’da misafirlere ilk ikram edilmekte olan bir içecek türüdür. Nane günümüzde taze yapraklı olarak, tablet, sıvı, kurutulmuş ve yağ şeklinde bulunabilmektedir.
Nanenin Yan Etkileri Nelerdir?
Nanenin faydalarından bahsettik ancak kullanım sıklığı ve kullanım miktarının doğru oranda olmaması halinde bası olumsuz komplikasyonlara neden olabilmektedir. Reflü rahatsızlığı olanların nane çayı tüketmesi ya da taze nane tüketiyor olması göğüste oluşan yanma hissini artırabilmektedir. Ayrıca bazı kişilerde alerjik reaksiyonlara neden olabilmektedir. Solunum güçlüğü, boğaz kapanması, kaşıntı, dil ya da yüzün şişmesi ve dudakların kuruması alerjik reaksiyonların sonuçları arasında gösterilmektedir. Böyle bir durumla karşılaşılması sonucunda acilen dokrorunuza danışmalısınız. Bunların yanı sıra yüksek nane konsantresi içermekte olan nane yağı gibi ürünler tüketildiğinde ağız tahrişine ve mide yanmasına yol açabilmektedir.
Kekik Çayı
Boğaz ağrıları, hazımsızlık ve bronşit hastalıkları başta olmak üzere bir çok hastalığın tedavisi sürecinde önemli ölçüde yardımcı olarak tercih edilen kekik bitkisi kaliteli bir vitamin ve mineral kaynağıdır. Kekik çayı hazırlanırken kurutulmuş kekik kullanılabiliyorken taze kekik de tercih edilebilmektedir.
Kekik Çayı Nasıl Hazırlanmalıdır?
Taze Kekik Çayı
Taze kekik ile çay demlenecekse ve kekik dallıysa dalları ayırıldıktan sonra yaprakları ince kıyım doğranır. İki bardak kaynamış su doğranmış kekiklerin üzerine dökülür ve isteğe göre 5 ila 15 dakika kadar demlenir. Uzun süre demlenmesi çayın tadını güçlendirmektedir. En iyi demleme şekli kaynar suyun ocaktan alınarak başka bir demleme çaydanlığında bitkinin üzerine dökülerek demlenmesi ile gerçekleşmektedir.
Ölçüsü: Taze kekik ile demlenen çaylarda iki su bardağı ile kaynamış su için iki çay kaşığı ile taze kekik şeklinde olmaktadır.
Kurutumuş Kekik Çayı
Kurutulmuş kekik çayını taze kekikle yapılan çaydan ayıran nokta demlenme süresinin 10 ila 15 dakika ile sınırlı kalmasıdır. Bitki çaylarının demlenmesi aşamasında kekik çayı da dahil tüm bitki çaylarında bitkinin uzun süre kaynatılması sağlığa faydalı olan esansiyel yağları azaltmaktadır. Bu da unutulmaması gereken önemli bir noktadır. Taze kekik çayında olduğu gibi en iyi demleme biçimi kaynamış suyun ocaktan alınarak uygun bir demleme kabında bitkinin üzerine dökülerek demlenmeye bırakılması ile gerçekleşmektedir.
Ölçüsü: Kuturulmuş kekik ile demlenecek çay için iki bardak kaynamış su için bir çay kaşığı kekik yeterli olabilmektedir.
Kekiğin Sağlığa Faydaları Nelerdir?
Kekik, farklı şekillerde kullanımı mümkün olan bir bitkidir.
Piyasada kekik suyu, kekik yağı, kekik çayı ve kurutulmuş kekik baharat şeklinde hazır olarak da satışa sunulmaktadır. Ancak tariflerine uygun bir şekilde ev ortamında yapımı da mümkündür. Üstelik herhangi bir şekilde tüketimi ile bir çok sağlık sorununun tedavisinde tercih edilmektedir. Mesela hazır kekik çayı paketleri gözlerin üzerine konulduğunda gözlerde oluşan kırmızılığı ve yorgunluğu tedavi edebilmektedir.
Ayrıca açık yaralarda antiseptik etkilere sahiptir.
Ağız içinde oluşan yaralar ve enfeksiyonlar için tedavi aşamasında oldukça etkili bir bitkidir. Bu tarz sağlık sorunlarında kekik suyu ağız gargarası olarak tercih edilebilmektedir.
Mantar gibi cilt hastalıklarında ise harici olarak kullanımı mümkündür.
Bir yemek kaşığı ile kurutulmuş kekik yaprağı yaklaşık iki grama tekabül etmektedir ve günlük alınması gereken K vitamini miktarının yaklaşık %54’lük kısmını karşılamaktadır. C vitamini ihtiyacının ise %2’lik dilimini karşılamaktadır. Bunların dışında günlük A vitamini ihtiyacınızın %2’lik dilimini, Demir minerali ihtiyacınızın %17’lik kısmını, Kalsiyum mineralinin, %5’lik kısmını ve manganez ihtiyacınızın da %10’luk dilimini bir yemek kaşığı kurutulmuş kekik yaprağı tükettiğinizde tek başına karşılamış olacaksınız.
Kekik baharatının içeriğinde vücut için büyük ölçüde önem taşıyan E vitamini, B6 vitamini ve ayrıca fosfor, potasyum, bakır ve çinko gibi önemli mineraller barınmaktadır.
Yaklaşık olarak 350 farklı türde kekik bulunmaktadır ve bunun bazı türleri sadece bahçe ekimi için uygun olmaktadır. Tatlı bir koku eşliğinde pembe ya da leylak rengi açabilmektedir. Ancak kekik ekilmiş olan alanlara arılar çok gelebilmektedir. Bunun nedeni ise kekik nektarının arılar için çok çekici gelmesi ve en leziz ballarında bu nektardan çıkıyor olmasıdır.
Kekik bahatarının antioksidan etkisi vardır.
Öksürüğü gidermekte ve boğaz ağrısına iyi gelmektedir.
Vücuttaki hazımsızlığı gidermektedir.
Vücut için faydalı olan bir çok minerali içeriğinde barındırmaktadır.
Ağız yaralarında ve diş eti hastalıklarında iyileştirici etkilere sahiptir.
Antiseptik özelliği mevcuttur.
Soğuk algınlığına iyi gelmektedir.
Ağız içinde gargara suyu olarak kullanılabilmektedir.
Midede oluşan şişkinliği ve gazı almaktadır.
Baş ağrısına iyi gelmektedir.
Romatizma ağrılarını geçirmektedir.
Stresi azaltmakta ve iyi hissettirmektedir.
Ayrıca kekik baharatı, mutfaklarda sıklıkla sebze yemeklerini tatlandırmak için tercih edilmekte ve et, balık ve çorba gibi besinlerin yapımında kullanılmaktadır.
Kekik Nasıl Seçilmeli ve Saklanmalıdır?
Taze kekik yapraklarının renkleri canlı yeşil olmalıdır. Renginin canlı olması da aynı zamanda taze olduğunu göstermektedir. Ancak bazı türlerinin taze yapraklarının rengi griye çalan bir yeşil olabilmektedir. Taze kekik yaprakları üzerinde koyu renkli noktalar olmaması gerekmektedir ve sarımtrak olmaz. Muhafaza edilebilmesi için ise az nemli bir havluya sarılabilir ve buzdolabında saklanabilir. Kurutulmuş olan kekik ise ışık almayan karanlık, kuru ve serin bir ortamda cam kavanoz içerisinde saklanmalıdır.
Kekiğin Yan Etkileri Nelerdir?
Dünya genelinde kekiğin formları yaygın olarak kullanılmakta ve tespit edilmiş ciddi bir yan etkisi bulunmamaktadır. Elbette kekik yağı haricinde. Gebelik sürecinde olan ve emziren anneler için de gözlemlenmiş bir yan etkisi bulunmamaktadır. Ancak risk almamak adına hamilelik ve emzirme sürecinde kekik çayı ve kekik yağı kullanılmadan doktora danışılması konusunda önemle uyarmaktayız. Kekikle ilgili diğer önemli uyarımız ise kekik yağı ile ilgili olacaktır. Kekik yağı mutlaka harici olarak kullanılmalıdır. Dahili olarak ağız yoluyla tüketilmesi halinde mide bulantısı, kusma, baş dönmesi gibi komplikasyonlara neden olabilmektedir. Kekik yağı ayrıca tiroid bezlerinin normal çalışma düzenini bozabildiği ile ilgili bazı çalışmalar bulunmaktadır.
Zencefil Çayı
Yaklaşık olarak 2000 yıldır kullanılmakta olduğu bilinen zencefil çayı en çok mide bulantısını gidermek için tercih edilmekte ve bunun dışında ishal tedavisi, sindirime yardımcı olması ve şişkinliği azaltması gibi özellikleri ile başta Çin olmak üzere Asya ülkelerinde tüketilmektedir.
Kalp ve damar hastalıklarından korunabilmek ve kolesterolü düşürmek gibi faydalar sağladığı düşünülen zencefil çayı bununla birlikte geleneksel olarak romatizma ağrılarını hafifletebilmek amacıyla kullanılan bitkiler arasında yer almaktadır. Zencefil çayı ile ilgili zayıflamaya yardımcı olduğuna dair bilimsel bir çalışma bulunmamaktadır ancak zencefil çayı tüketildiğinde uzun süre tokluk hissi vermesi sebebiyle diyet sürecinde tüketilebilecek önemli bir yardımcı olarak gösterilmektedir.
Ölçülü tüketilmesi halinde tespit edilmiş bir yan etkisi bulunmamaktadır. Ancak zencefilin, özellikle de toz zencefilin normal günlük ölçülerin üzerinde tüketilmesi halinde mide bulantısı, reflü ve gaz gibi komplikasyonların görülmesi olası ihtimaller arasında gösterilmektedir.
Zencefil Çayının Zayıflamaya Etkisi Nedir?
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi zencefil çayının zayıflamaya direk olarak etkisinin olduğuna dair bir araştırma bulunmamaktadır. Ancak Kuveyt’te yapılmış olan bir araştırma sonucunda zencefilin kan şekerini düşürdüğü, iştahı azalttığı ve yemek tüketiminden sonra tokluk hissi vererek diyete yardımcı olduğu sonucuna varılmış ve bu araştırmanın sonucu ise 2006 yılında “British Journal of Nutrition”da yayınlanmıştır. Ancak önemli nokta bu araştırmanın hayvanlar üzerinde yapıldığı ve kilo veriminin gerçekleşmesi için yakılan kalorinin alınan kaloriden daha fazla olması gerektiğidir.
Zencefil Çayı Nasıl Hazırlanmalıdır?
Zencefil çayını hazırlayabilmek için zencefil kökü ya da zencefil çayına ihtiyaç duyulmaktadır.
Toz zencefil kullanılacaksa;
Bir bardak zencefil çayı için, yine bir bardak kaynamış suyun içerisine bir çay kaşığı ile toz zencefil kullanılarak demlemeye bırakılır.
Taze zencefil kullanılacaksa;
Bir fincan kadar kaynamış suyun içerisine bir ila iki dilim kabukları soyulmuş olan zencefil suya atılır ve kısık ateşte 15 dakika kadar bekletilerek demlenmesi sağlanır. Her iki yöntemde de çay acı gelirse bal kullanarak tatlandırılarbilir.
Zencefilin Sağlığa Faydaları Nelerdir?
Zencefil geleneksel olarak sıkça kullanılmaktadır. Ancak son yıllarda daha sık olarak mide bulantısı için tüketilmektedir. Yine araştırmalar da mide bulantısına karşı etkili olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte osteoartrit ağrılarının azaltılmasında ve kanser hastalıklarına karşı koruma sağladığı yönünde araştırmalar yapılmaktadır. Ancak yapılmış olan bu araştırmalar uzmanlar tarafından kabul görecek sayıda değildir.
Uzun yıllardır halk arasında zencefil sindirime yardımcı olması amacıyla, mide rahatsızlıklarının tedavisinde ve kalp sağlığını korumak amacı ile kullanılmaktadır.
Zerdeçal ile aynı ailenin mensubu olan zencefil, sindirim enzimlerini teşvik ederek gastrit sıvılarının salınmasını sağlamakta yani sindirimi hızlandırmaktadır.
Zencefil yüksek oranda potasyum içermekte ve bu sayede kemik sağlığını korumaktadır.
Ayrıca kaslardaki güçsüzlüğe iyi gelmektedir.
Konsantrasyonu artırmaktadır.
Böbrek hastalıklarına karşı koruma sağlamaktadır.
Zencefilde kan inceltici özelliği mevcuttur ve bu özellik sayesinde sirkülasyonu sağlamaktadır. Bu özelliği ile aspirinle kıyaslandığında mideye bir zararnın olmadığını aksine mideyi daha da yatıştırdığını söyleyebiliriz.
Kan dolaşımını artırması sebebiyle kalp hastalıklarına karşı kullanılması ana sebepler arasında yer almaktadır.
Günümüzde bir çok doktor gebelik sürecinde sabahları meydana gelen mide bulantıları, deniz tutması ve kemoterapi sebebiyle ortaya çıkan mide bulantılarında kusmaya karşı zencefil çayını önermektedir.
Zencefil Almanya’da reçetesiz ilaç olarak tercih edilmekte ve ABD’de beslenme desteği olarak tavsiye edilmekte ve kullanılmaktadır.
Zencefil, taze kök şeklinde, kurutulmuş olarak, kökünden buharla damıtılan yağ şeklinde toz ve ekstre şeklinde satılmakta ve tüketimi sağlanmaktadır.
Zencefilin çiçeği orkideye benzemekte ve sadece toprağın altında kalan bej renkli kök sapı kullanılmaktadır.
Zencefil baş dönmesine iyi gelmektedir.
Mide gazlarının azalmasında yardımcı olmaktadır.
Romatizma ağrılarında ağrıyı hafifletme özelliği mevcuttur.
Solunum yolunun açılmasında yardımcı olmaktadır.
Alerjik reaksiyonların azaltılmasında yardımcı olmaktadır.
Soğuk algınlığı belirtilerinin hafifletilmesini sağlamaktadır.
Adet ağrılarının azaltılmasında yardımcıdır.
Kan şekerini düşürmektedir.
Boğaz ağrılarına iyi gelmektedir.
Terlemeyi arttırarak ateşin düşmesinde yardımcı olmaktadır.
Zencefil Çayının Yan Etkileri Var Mıdır?
Zencefil çayı, nadiren de olsa yan etkileri olabilecek çay türleri arasında yer almaktadır. Faydalarından bahsettik bu başlık altında ise zencefil çayının yan etkilerinden bahsediyor olacağız. Yan etkilerinin görülme sebebi ise ağırlıklı olarak gereğinden fazla tüketim olarak gösterilmektedir.
Zencefil fazla tüketilmesi halinde ishal, göğüste yanma hissi ve ağız bölgesinde tahrişe neden olmaktadır.
Kapsül olarak tüketildiğinde mide ekşimelerine ve mide gazına yol açabilmektedir.
Safra taşı olan kişiler zencefili tüketmeye başlamadan önce mutlaka doktoruna danışmalıdır.
Kanı inceltme özelliği sebebiyle özellikle cerrahi operasyon öncesinde ve sonrasında tüketilmesi ciddi sağlık sorunlarına neden olabileceğinden tüketiminden kaçınılmalıdır. Aynı özelliği sebebi ile yine kan incelten ilaçlarla birlikte kesinlikle tüketilmemelidir.
Şeker hastalığı ve kalp rahatsızlığı olan bireyler zencefili tüketmeden önce mutlaka doktora danışmalıdır.
Tansiyon ilaçları ile birlikte kullanılmamalıdır.
Hamilelik döneminde ortaya çıkan mide bulantılarına iyi geliyor olması bu süreçte de tüketilebildiği anlamına gelmemektedir. Bu nedenle hamilelik sürecinde tüketilmeden önce mutlaka doktora danışılmalıdır.
Biberiye Çayı
Yaprak dökmeyen küçük bir ağaca benzemekte olan biberiyenin kokusu çam kokusunu andırmakta ve bu özelliği sayesinde et yemekleri ve balıklar başta olmak üzere bir çok yemekte tatlandırmak amacı ile tercih edilmektedir. Biberiye, nanenin de mensubu olduğu “Labiatae” ailesine ait olmakta ve tüm yıl boyunca tazesi temin edilebilmektedir.
Biberiye, çam görüntüsünde yaprakları olan ve çalı şeklinde bir bitkidir ve yaprak dökmemektedir. En çok hazımsızlık ve kabızlık şikayeti olanlar için önerilen biberiye çayı aynı zamanda sindirim sistemi rahatsızlığında ve hafıza güçlendirmek amaçlı tercih edilmektedir. Bizler de bu başlık altında biberiye çayı ile ilgili merak edilenleri yanıtlıyor olacağız.
Biberiye Çayı Nasıl Hazırlanır?
Biberiye bitkisini oldukça farklı şekillerde tüketmek mümkündür. Bu çeşitlerin arasında en pratik hazırlanabilen ise biberiye çayıdır. Biberiye bitkisi çok sayıda antioksidan ve vitamin içermektedir. Tüm bunlardan maksimum düzeyde faydalanabilmek için bir çay kaşığı kurutulmuş biberiye yaprağı bir fincan suyun içerisine ilave edilir ve kaynatılır. Kaliteli bir biberiye çayı demleyebilmek için on dakika kadar kaynatıldıktan sonra yaklaşık on dakika kadar da kapağı kapalı bir şekilde demlenmeye bırakılmalıdır. Tatlandırmak istenirse organik bal tercih edilebilir. Gün içinde tüketilecek iki fincan biberiye çayı ile hazımsızlığın ve kabızlığın önüne geçmek mümkündür.
Rosemary herbal tea in a glass cup on rustic wooden background.Selective focus.
Biberiyenin Sağlığa Faydaları Nelerdir?
Eşsiz kokusu ile mutfaklardan eksik edilmeyen biberiye sık sık yemek tariflerinin aranılan baharatı olarak kabul görmüş olsa da tüketilmesi ile vücuda bir çok faydası dokunmaktadır. Uzun yıllardır farklı kültürlerde kullanılan biberiyenin en önemli faydalarının başında bağışıklık sistemini güçlendiriyor olması gelmektedir. Bununla birlikte kan dolaşımının hızlanması, astım belirtilerinin hafifletmesi ve iltihap önleyici özellikleri de dikkat çeken faydalar arasında yer almaktadır.
Ayrıca kan dolaşımını hızlandırmasının yanı sıra kalbe ve beyine giden kan miktarını arttırarak damar tıkanıklığı ve hafıza sorunlarının çözüme ulaşmasına yardımcı olmaktadır.
Biberiyenin genel anlamda sağladığı faydalara göz atacak olursak;
Hafızanın güçlenmesine yardımcı olmaktadır.
Hazımsızlığın giderilmesini sağlamaktadır.
Kabızlığın giderilmesinde önemli bir yardımcıdır.
Konsantrasyonun arttırılmasını sağlamaktadır.
Kan dolaşımını arttırmaktadır.
Bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olmaktadır.
Antioksidan özelliği sayesinde toksinlerin vücuttan atılmasını hızlandırmaktadır.
Baş ağrısı ile migren ağrılarının hafifletilmesine yardımcı olmaktadır.
Stresin azalmasında yardımcı olmaktadır.
Kalp ve beyin gibi vücudun hayati organlarına daha fazla miktarda oksijen taşınmasını sağlamaktadır.
Biberiyenin kilo veriminde direk olarak fayda sağladığını gösteren araştırma sayısı az sayıda bulunmaktadır. Ancak dolaylı olarak kabızlığa ve sindirim sorunlarına çözüm sağlaması, antioksidan içeriyor olması ve stresi azaltması özellikleri ile kilo veriminde yardımcı olabilmektedir.
Biberiye Nasıl Seçilmeli Ve Saklanmalıdır?
Biberiyen satın alınacağı zaman bizim en önemli tavsiyemiz kurutulmuş biberiye değil de taze biberiye satın alınmasından yana olmaktadır. Taze biberiyenin tadı ve kokusu daha güçlüdür ve yemekler de daha etkin sonuçlar vermektedir. Taze biberiye adaçayı yeşiline benzeyen bir renge sahiptir. Ayrıca üzerinde beyaz ve sarı noktacıkların da bulunmaması gerekmektedir.
Marketlerde paketlenmiş olarak satışa sunulan biberiye yerine aktardan ya da pazardan alınması da diğer önemli tavsiyemizdir. Bunun nedeni ise pazarda ve atarda daha organik yetiştirilmiş ve kurutulmuş biberiye bulunabiliyor olmasıdır. Organik biberiye yetiştirilmesi aşamasında sağlığa zararlı olabilecek kimyasallar kullanılmamaktadır.
Taze satın alınmış olan biberiye buzdolabında hafif nemli bir havluya sarılarak ya da paketli olarak muhafaza edilebilir. Sapları ile birlikte bir kaba konularak üzerine su eklenir ve buzlukta saklanırsa altı ila sekiz aya kadar dayanıklı olması sağlanabilir. Kurutulmuş olan biberiye ise serin, direk gün ışık almayan ve kuru bir ortamda muhafaza edildiğinde ise yaklaşık altı aya kadar tazeliğini koruması mümkün olacaktır. Ayrıca mutlaka ağzı kapalı bir kapta saklanmalıdır.
Biberiye Çayının Yan Etkileri Nelerdir?
Biberiyenin sağlığa zararlı etkileri saptanmamıştır ancak özellikle kadınlarda hamilelik ve emzirme dönemlerinde tüketilmeden önce mutlaka doktora danışılması gerekmektedir. Mide ülseri, kolit gibi kanamalı hastalıkları ve yüksek tansiyonu olan hastaların biberiye çayını tüketmemesi gerekmektedir.
Maydanoz Çayı
Yemeklerde, salatalarda vazgeçilmez bir bitki olan maydanoz lezzetli olmasının yanında oldukça besleyicidir. Bilimsel adı ile “Petroselinum crispum” olarak anılmaktadır. Yaklaşık sekiz gram yani iki çay kaşığı maydanoz tüketildiğinde günlük C vitamini ihtiyacınızın %17’lik kısmını, günlük K vitamini ihtiyacınızın %155’lik kısmını, günlük A vitamini ihtiyacınızın %13’lük kısmını, günlük demir ihtiyacınızın ise %3’ünü tek başına karşılayacak etkiye sahiptir. Üstelik toplamda sadece 2 kalori içermektedir. Üretimi ise oldukça kolay ve zahmetsizdir. Bahçeye bir defa dikildikten sonra her yıl yeniden açmaktadır.
Tarihte de şimdi olduğu gibi maydanoz tohumları kolik ağrılarını hafifletmek ve şişkinliği atmak için, maydanoz yağı parazit ve bitleri temizlemek için, maydanozun kökü ve suyu ise karaciğeri temizlemek ve idrar söktürmek amacıyla tercih edilmiştir.
Maydanoz Çayı Nasıl Hazırlanır?
Maydanoz çayı taze maydanoz yapraklarıyla hazırlanabildiği gibi kurutulmuş maydanoz yapraklarıyla da hazırlanması mümkündür. Ancak taze maydanoz yapraklarıyla hazırlandığında daha lezzetli bir çay elde edilebilmektedir.
Bir bardak maydanoz çayı için iki çay kaşığı ile ince kıyılmış taze maydanoz yaprakları yeterli olmaktadır. Çayı hazırlamak için su kaynatılır ve kaynadıktan sonra ocağın altı kapatılarak ince kıyılmış maydanoz yaprakları suyun içerisine ilave edilir. Beş dakika kadar demlenmesini bekledikten sonra süzülür ve biraz ılındıktan sonra tüketilir.
Maydanoz çayı kimilerine göre biraz acı gelebilecektir. Bunu önlemek adına beş dakikalık demleme sürecini iki ila üç dakikaya düşürülebilir. Ayrıca demleme işleminden sonra yarım çay kaşığı bal ya da birkaç damla limonla tatlandırılıabilir.
Maydanozun Sağlık Üzerindeki Faydaları Nelerdir?
Maydanozun içeriğinde yer alan iki grup bileşen sayesinde oldukça yararlı bir bitki olarak kabul edilmektedir. Birinci bileşen uçucu yağ bileşenleri olan limonen, myristicin, alfa-thujene ve eugeno, ikinci grup bileşenler ise flavonoid grubu apiin, luteolin, crisoeriol ve apigenindir. Maydanozda bulunan uçucu yağların kullanılarak bazı hayvanlar üzerinde yapılmış olan araştırmalarda, bu yağların tümör gelişimini durdurduğu sonucuna varılmıştır. Bununla birlikte yine bu bileşenler sigara dumanı gibi zararlı maddelerin sebep olduğu tahribatın en düşük seviyeye inmesine yardımcı olmaktadır.
Maydanoz çayı böbrek ve safra taşlarının tedavisi baş sıralarda olmak üzere kilo vermek ve daha bir çok faydaları mevcuttur. Bu faydaları sıralayacak olursak;
Maydanoz antioksidan özelliklere sahip bir bitkidir. Flavonoidler ise antioksidan etkisi ile özellikle de oksijen bazlı hücrelerde ortaya çıkabilecek yapı bozukluklarına karışı koruma sağlar. Yapılmış olan araştırmalar ise maydanozdan elde edilmiş olan yağ, kandaki antioksidan özelliği de arttırdığını ortaya koymaktadır.
Demir eksikliğinde önemli bir yardımcıdır. Demir eksikliği olduğunda maydanoz tüketilmesi mümkündür.
Vitamin eksikliğinde destek olarak maydanoz tüketimi mümkündür.
Maydanoz yüksek miktarda C vitamini içermektedir. İçerdiği C vitamininin bir çok farklı fonksiyonu mevcuttur. Vücutta bulunmakta olan serbest radikallerin hücre yapılarında sebep olacağı hasarlara karşı koruma sağlayabilmektedir. Böylece serbest radikallerin sebep olduğu kolon kanseri, ateroskleroz, astım, ve diyabet gibi rahatsızlıklara karşı vücudun direncini artırmaktadır. Ayrıca C vitamininin iltihap önleyici özelliği sayesinde romatoid artrit ve osteoartrit gibi inflamatuar hastalıkların tedavisi aşamasında önemli ölçüde yardımcıdır.
Romatizma ağrılarını hafifletmektedir.
Kolon kanseri ve diyabet hastalıklarına karşı koruma sağlamaktadır.
Bazı kanser türlerine karşı koruma sağlamaktadır.
İdrar söktürücü özelliği mevcuttur. Böylece vücuttan ödem atılmasını sağlamaktadır. Bununla birlikte düzenli tüketildiğinde vücudun sus tutmasını önlemektedir.
Adet döneminde ki ağrıların hafiflemesine yardımcı olmaktadır.
Safra hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır.
Sindirime yardımcı olmaktadır.
Böbrek taşının vücuttan atılmasını sağlamaktadır.
İçeriğinde bulunan folik asit ile kalp hastalıklarına karşı koruma sağlamaktadır. Kalp krizi ve inme gibi rahatsızlıkların önüne geçilmesine yardımcı olur.
Maydanozun Yan Etkileri Nelerdir?
Maydanozun faydalarından detaylı bir şekilde bahsettik. Yemeklerde ve çay şeklinde kullanılıyor olması elbette çok güvenli olduğu anlamına gelmemektedir. Maydanozun direk kullanımı, çay olarak, yağ şeklinde ya da özüt olarak yüksek miktarda kullanıma başlamadan önce mutlaka doktorunuza danışmalısınız. Adet dönemi akışını uyarmakta ve bu özelliği sebebiyle hamilelik sürecinde kullanılmamalıdır. Emzirme sürecindeki yan etkileri hususnda yeterli miktarda bilgi bulunmamakta ancak yine emzirme döneminde de kullanım için doktora danışılmalıdır. Düzenli olarak maydanoz yağı tüketilmesi halinde denge kaybı, baş dönmesi, böbrek hasarı, çarpıntı ve baş ağrısı gibi yan etkilere sebep olabilmektedir.
Atkuyruğu (Kırkkilit) Otu
Bitkisel zayıflama yöntemleri arasında önemli bir yer tutmaktadır at kuyruğu bitkisi. Halk arasında Kırkkilit otu olarakta bilinen at kuyruğu bitkisi etkili bir idrar söktürücüdür. Vücuttaki yağ dokularının erimesine yardımcı olan bu bitki zayıflamanız için de önemli bir rol üstlenmektedir. Ayrıca yaraların iyileşmesi için de kullanılmaktadır. 1 su bardağı kaynamış suyun içine 1 tatlı kaşığı kadar ince kıyılmış at kuyruğu otu koyarak 15 ila 20 dakika arasında bekleterek süzülür ve aç karnına içilmelidir. Gün içinde 3 ile 4 bardaktan fazla içilmesi halinde böbreklere zarar verebilir. Bu nedenle fazla tüketilmemesi tavsiye edilmektedir. Bitkisel zayıflama yöntemleri metabolizmanın hızlanmasına yardımcı olmakta ve zayıflamayı sağlamaktadır.
Uyarı:Her ilaçta olduğu gibi bitki çaylarının tüketiminde de dozaj büyük önem taşımaktadır. Tavsiye edilen süreden ve miktardan fazla içilmesi halinde vücudunuzda olumsuz sonuçlar oluşacağından aşırı tüketimden kaçınmalısınız.
Maydanoz
Zayıflamaya yardımcı olan önemli bitkilerden biridir maydanoz maydanozu Dilerseniz direk tüketebilir ya da çay olarak içebilirsiniz. Vücutta ödem oluşmasını önler ödemin atılmasını sağlayarak şişlikleri azaltmaya yardımcı olur. İki yemek kaşığı limon suyu ile 16 adet maydanoz sapı, yarım bardak suyun içine karıştırılarak robotta çekilir. 15 gün boyunca her sabah yarım bardak olarak tüketilir. 15 günden sonra bir hafta ara verilir ve tekrar 15 günlük kür şeklinde uygulanır. Bu özel formülle yapacağınız çayı 15 günden fazla tüketmemeniz tavsiye edilmektedir. Ayrıca maydanoz sabah kahvaltılarında da tüketilebilir.
Sinameki, Rezene ve Nane Üçlüsü
Zayıflamanıza yardımcı olan diğer bir formül de nane, sinameki ve rezene üçlüsünden oluşan çay olacak. Sinameki tek başına çay olarak tüketilebilmektedir. Ancak bir müddet sonra bağırsaklarda yan etki göstereceği için üçlü olarak kullanılması daha uygundur. İki tatlı kaşığı kıyılmış sinameki otu kaynar suyun içerisinde beş dakika kaynatılır ve akşamları bir bardak içilerek tüketilebilir.
Öneri: Bitkisel zayıflama yöntemleri çoğunlukla bitkilerin kaynatılması ile oluşan çayların tüketimi ile olur. Ancak sonucunda çok olumlu sonuçlar alınabilecek bitki çaylarının tüketilme sürelerine dikkat edilmelidir. Ancak böylece tükettiğiniz çay zayıflamanızda etki gösterecek ve zararı olmayacaktır.
Kekik
Sindirim sistemindeki sorunların giderilmesi için kullanılan kekik, metabolizmanın hızlanmasını da sağlamaktadır. Taze kekik tercih edilecek ise su bardağı içerisine bir çay kaşığı ile, kurutulmuş kullanılacak ise yarım çay kaşığı tercih edilmelidir. Su bardağına konulmuş kekiğin üzerine kaynatılmış su dökülerek 10 ila 15 dakika bekletilir ve süzülerek tüketilebilir. Bitkisel zayıflama yöntemleri zayıflamaya yardımcı olabileceği gibi vücudunuzda oluşabilecek diğer hastalıklara da savunma sağlayacaktır.
Zayıflama Çayları Kilo Verebilmek İçin Etkili Bir Yöntem Midir?
Belirttiğimiz gibi bitkisel zayıflama çayları tek başına aktif olarak kilo vermenizi sağlamamaktadır. Ancak doğru beslenme ve diyet programı ile birlikte uygulanması ve düzenli olarak tüketilmesi halinde sizi hedefinize ulaştırabilmek için de önemli bir destekleyicidir.
Zayıflama çayları müshil görevi görmekte ve ilk tüketilmeye başlandığında vücudunuzdaki suyun yani ödemin atılmasına yardımcı olmaktadır. Ancak yağ yakımı gerçekleşmediği süre boyunca kilo vermiş sayılmayacaksınız. Bu nedenle zayıflama çayları uzun vadede kilo verme açısından etkili değildir. Zayıflama çaylarının en önemli etkilerinden biri belirttiğimiz gibi vücuttan ödem atılması ve bunun dışında tuvalet alışkanlığının daha düzenli olmasını sağlayarak şişkinliğin azalmasına yardımcı olmasıdır.
Bitkisel zayıflama çayları arasında en bilindik ve en etkili çay herkesin de ilk aklına gelecek olan yeşil çaydır. Ancak günümüzde bitkibilimcilerin de yaptığı bazı araştırmalar neticesinde bir çok bitkisel zayıflama çayı ortaya çıkmıştır. Bu noktada çay olarak tüketilmekte olan her bitki, vücutta ayrı bir görev üstlenmektedir. Örneğin nane çayı,iştah kapanmasına yardımcı olmakta, rooibos çayı ise açlığı dizginlemektedir.
Zayıflama Çayları Kilo Verebilmek İçin Nasıl Tüketilmelidir?
Zayıflama çaylarını tüketirken bazı önemli noktaara dikkat edilmesi gerekmektedir. Dikkat edilmemesi halinde belirttiğimiz gibi kilo vermek bir yana sağlık sorunları yaşanmasına sebep olabilmektedir. Bu başlık altında dikkat edilmesi gereken hususlara yer vereceğiz.
Düzenli Tüketilmesi Gerekmektedir
Zayıflama amacıyla tüketilmekte olan bitki çaylarının düzenli tüketilmesi önemli bir husustur. Özellikle zayıflama amaçlı destek almaya başladığınız zayıflama çaylarını gün içinde üç fincan tüketmeniz gerekiyor.
Sabah Bir Bardak Zayıflama Çayı İçmelisiniz
Sabah uyandığınızda aç karnınıza içeceğiniz bir bardak bitkisel zayıflama çayı, hem açlığınızın bastırılmasına hem de yağ yakımının gerçekleşmesine yardımcı olacaktır.
Sadece Zayıflama Çayı İle Kilo Verilmez
Zayıflama çayları için kilo verme sürecinde önemli bir destekçidir demiştik. Bu nedenle tek başına kullanılması halinde kilo verimi söz konusu olmayacaktır. Gün içinde sağlıklı beslenme kurallarına uymalı, ana ve ara öğünleri vakitli tüketmeli ve gün içinde maksimum üç fincana kadar bitkisel zayıflama çayı tüketerek kilo verebilirsiniz. Fazla miktarda bitkisel zayıflama çayı tüketimi söz konusu olduğunda vücuda aşırı kafein yüklemesi olacak ve bu durum sonucunda vücuda zararlı etkiler söz konusu olacaktır. Ayrıca sağlıklı beslenme ve diyet programı ile beraber tüketilen zayıflama çaylarına ek olarak düzenli egzersiz programı da uygulayabilirsiniz. Yine kilo verimi için egzersiz yapmak da önemli bir etken ve destekleyici olarak kabul edilmektedir.
Bitkisel Zayıflama Çaylarını Tüketirken Nelere Dikkat Edilmelidir?
Bitki çaylarının genel olarak sağlık üzerindeki olumlu etkileri uzun süredir bilinmekte ve alternatif tedavi amacıyla da kullanımı söz konusu olmaktadır. Bununla birlikte daha sağlıklı ve farklı lezzet arayışında olanlar için de oldukça geniş bir tercih yelpazesi sunmaktadır. Nane, zencefil, maydanoz, tarçın ya da yaban mersini sürekli hayatımızda olan bitkilerdir. Yemeklerde, salatalarda ve bir çok tariflerde kullanılan bu bitkiler aynı zamanda çay şeklinde de tüketilebilmektedir. Üstelik çay olarak tüketilmesi halinde diyet programı ve spor programı ile beraber kilo verimi de mümkün olacaktır.
Bitkisel zayıflama çayları tek başına kilo verdirmeyeceği gibi tek başına tedavi amacıyla kullanımı halinde de sağlıklı olmayacaktır. Yine bu çayların günlük olarak belirli miktarlarda tüketilmesi söz konusudur. Başlıklar halinde tek tek inceleyeceğimiz bitkisel zayıflama çaylarında bu detaylara değinecek ve çayların tarifleriniz de sizinle paylaşıyor olacağız.
Bitkisel Zayıflama Çayları Nasıl Hazırlanır?
Bitkisel zayıflama çaylarının hazırlanma yöntemleri farklılık göstermektedir. Demlenebilir, kaynar suda bekletilebilir ya da haşlanarak bitkisel zayıflama çaylarını hazırlamak mümkün olmaktadır. Ancak bu çayların olumlu etkilerini maksimum seviyeye çıkartabilmek için seçilmiş olan bitkisel zayıflama çayına uygun hazırlama yöntemini uygulamak gerekmektedir. Biz ise bu noktada paylaşacağımız her birkisel zayıflama çaylarının nasıl daha doğru hazırlanması gerektiği hakkında bilgi veriyor olacağız. Ayrıca zayıflama çaylarını hazırlarken neler dikkat edilmesi gerektiği konusunda da paylaşımlarımız olacaktır. çayların karışımı konusunda en fazla iki çeşit bitki tercih edilmesi gerekmektedir.
Diğer önemli nokta ise bitkisel zayıflama çayı tüketirken şeker kullanımı konusudur. Şeker kullanmayabilir, şayet şekersiz içemiyorum da diyorsanız en azından esmer şeker tercih etmelisiniz. Yapay tatlandırıcıların kullanımını özellikle bitkisel zayıflama çayşarında önermemekteyiz. Bunun nedeni ise yapay tatlandırıcıların içeriğinde yer alan etken maddelerin, bitki çaylarının tedavi edici maddelerini değişime uğratabilecek güçte olmasıdır. Bu nedenle özellikle yapay tatlandırıcı kullanılmaması, şeker kullanımı söz konusu olacak ise esmer şeker tercih edilmesidir.
Zayıflama Çaylarının Bitkileri Nereden Satın Alınmalıdır?
Biz Diyetixyen ailesi olarak yine bu noktada ambalajlı bitki çaylarını değil de doğal bitkilerin kendilerini tercih etmenizi önermekteyiz. Ancak paketlenmiş çay satın alacaksanız da bilinen markaların uygun koşullarda paketlendiğini bildiğiniz ürünleri tercih etmeniz gerekmektedir. Doğal bitkileri alacak ve kendiniz demleyecekseniz, deneyimli ve sorularınıza cevap alabileceğiniz aktarlardan alışveriş yapmanız gerektiğidir. Zehirli veilaçlı maddeler içeren çaylardan korunabilmenin en güvenli ve etkin yolu budur.
Bitkisel Zayıflama Çayları Nasıl Kullanılmalıdır?
Bitkisel zayıflama çayları ile ilgili en çok sorulan sorulardan biri bu çayların günün hangi saat aralıklarında tüketilmesi gerektiğidir. Farklı bir öneride bulunulmadı ise günde en az iki en fazla ise üç fincan tüketilmelidir. İki fincan tüketilecekse sabah ile akşam ya da sabah ile öğlen saatlerinde tüketilebilir. Günde üç fincan tüketilecekse de sabah, öğlen ve akşam şeklinde tüketilmesi mümkündür. Üstelik çoğunlukla aç karnına tüketilmesi daha uygun olacaktır.
Emzirme Döneminde Bitkisel Zayıflama Çayları Tüketilebilir Mi?
Emzirme dönemi, beslenme kurallarının da oldukça önem taşıdığı bir süreci kapsamaktadır. Bu süreçte doktor önerisi olmadan bitki çaylarının özellikle zayıflama amacı ile kullanımı zararlı sonuçlar doğurabilmektedir. Ancak bazı durumlarda süt kalitesi artırmak gerektiğinden bazı bitkisel çaylara ihtiyaç duyulabilmektedir. Ahududu çayı, çemen otu çayı, devedikeni çayı ve en bilindik olanı rezene çayı emziren annenin süt kalitesini artıran önemli bir bitki çayıdır. Emziren annelerin süt kalitesini artırdığı konusunda yapılan araştırmaların sayısı oldukça azdır. Bu nedenle bu çayların tüketilmesinden önce mutlaka doktora danışılmalıdır.
Süt kalitesini artıran çayların aksine emzirme sürecinde kesinlikle tüketilmesi sakıncalı olan bitki çayları da mevcuttur. Annenin süt kalitesini düşüren ya da süt üretimini azaltacak olan bu çaylar adaçayı ile birlikte zayıflama çayları olarak da makalemizde yer vereceğimiz nane çayı, maydanoz çayı, kekik çayı ve kuş otu çayıdır.
Emzirme sürecinde annenin tüketmiş olduğu tüm besinler, içeriğinde bulunmakta olan iyi ve kötü bileşenler süt kanalı ile bebeğe geçmektedir. Bebeklerin ise tek besin kaynağı anneden aldığı süttür. Bu nedenle dediğimiz gibi annelerin özellikle emzirme sürecinde beslenme kurallarına dikkat etmesi ve beslenme programı dışında bir besin maddesi tüketmemelidir. Bu noktada bazı bitkiler kafein içermekte ve fazla miktarda kafein tüketimi özellikle emziren annelere önerilmemektedir. Türk çayının da üretilmiş olduğu “Camellia sinensis” bitkisinin yapraklarından elde edilmekte olan yeşil çay, kahvenin yarısı kadar kafein içermekte ve emziren annelere önerilmemektedir. Yeşil çayın yanında kakao bitkisinden üretilmekte olan çaylar, guarana çayı ve zayıflama çayları arasında yer alan mate çayı da kafein içermektedir. Şayet paketlenmiş çay tüketilecekse paketin üzerinde yer alan içindekiler kısmından kafein içerip içermediği incelenebilir.
Emziren Anneler İçin Güvenli Bitki Çayları Nelerdir?
Emziren anneler için sakıncalı olmayan çayların inceleyeceğiz bu başlık altında. Elbette sakıncalı olmaması fazla tüketilmesini gerektirmemektedir. Fazla tüketim sonucunda uykusuzluk, bulantı, kusma gibi yan etkiler ortaya çıkabilir. Sakıncalı olmayan çaylar için de olsa günlük içilebilecek miktar hakkında doktorunuzdan mutlaka tavsiye almanız gerekmektedir.
Zencefil Çayı
Emziren anneler özellikle kurutulmuş olarak değil taze zencefilin dilimlenmiş şekli ile çay hazırlanabilir. Zencefil Çayı tüketildiğinde mide bulantısı ve mide ağrısını hafifletecek ve kan akışını artıracaktır.
Kırmızı Ahududu Çayı
Kırmızı ahududu çayının anne sütünü artırdığı bilinmektedir. Ayrıca hem anne hem de bebek için oldukça faydalı çok sayıda mineral içermektedir.
Isırgan Otu Çayı
Halk arasında süt yoğunluğunu ve süt miktarını artırdığı bilinmekte ve bu özelliği için tüketilmektedir.
Kuşburnu Çayı
Yüksek miktarda C vitamini içermekte ve tüketildiğinde vücuda enerji vermektedir.
Devedikeni Çayı
Anne sütünü artırdığı bilinmekte ve bu sebeple tüketilmektedir.
Ekinezya Çayı
Göğüste oluşan ağrıları hafifletmekte, enfeksiyonların daha çabuk iyileşmesine yardımcı olmaktadır. Ayrıca bağışıklık sistemini güçlendirerek emziren anneyi soğuk algınlığına karşı korumaktadır.
Çemenotu Çayı
Sütü arttırmaktadır ancak aşırı tüketim sonucunda sindirim problemlerine ve bebekte ishal oluşmasına sebep olmaktadır.
Tüketildiğinde Süt Üretimini Azaltan Çayler Nelerdir?
Karahindiba çayı, nane çayı, keklikotu çayı ve adaçayı tüketilmesi halinde süt üretimini azaltmaktadır. Karahindiba çayı vücuttaki şişliği almakta ancak aşırı derecede su kaybına neden olmaktadır. Bu çaylar emzirme sürecinde içilmesi halinde karşılaşılabilecek yan etkileri hususunda bilimsel bir çalışma yoktur ancak geleneksel açıdan tüketilmemeleri tavsiye edilmektedir. Bebek en az altı aylık olana kadar bu çayların tüketilmesi anne için ve bebek için sağlık problemlerine sebep olmaktadır.
Emziren Annelerin Uzak Durması Gereken Çaylar Nelerdir?
Bitki çaylarında kullanılmakta olan bazı bitkiler emzirme döneminde kesinlikle tüketilmemesi gereken “alkaloidler” içermektedir. Bu bitkiler C vitamini açısından oldukça zengindir ancak anne sütü kalitesini etkileyecek olan en önemli minerallerden “Folik Asit” üretimini azaltmaktadır. Aşağıda isimlerini paylaşmış olacağımız çayların tüketilmesi sonucunda bebekte sindirim problemlerine, süt kalitesinin düşürülmesine ve ishale neden olabilmektedir.
Papatya Çayı
Gingko Çayı
Hodan Çayı
Maydanoz Çayı
Yeşil Çay
Ginseng Çayı
Boyotu Çayı
Akdiken Çayı
Kekik Çayı
Ravent Çayı
Sarı Kantaron Çayı
Anason Çayı
Özellikle belirtmeliyiz ki paylaşmış olduğumuz liste emziren annelerin uzak durması gereken çayların tam listesi değildir. Bu listenin dışında kalan bazı bitkisel çayların da emzirme sürecinde tüketilmesi sonucunda yan etkiler ortaya çıkabilmektedir. Tüm bunların sonucu olarak hamilelik dönemi ve emzirme dönemi gibi vücutta değişimlerin yaşanmış olduğu bazı hassas dönemlerde tüketilecek olan ve sakıncalı olabilecek tüm besinlerde olduğu gibi bitkisel çaylarında doktor bilgisi dışında kullanılması sağlık sorunlarına neden olabilir.
Öneri: Doğum sonrası ve emzirme dönemi için beslenme kuralları büyük önem taşımaktadır. Bu noktada emzirme sürecindeki beslenme kurallarını detaylı olarak incelemek için “Emziren Anne Ne Yemeli? Doğum Sonrası Beslenme” başlıklı makalemizi linki tıklayarak ziyaret edebilirsiniz.
Bitkisel Zayıflama Çaylarının Zararları Nelerdir?
Bitkisel zayıflama çaylarının kilo vermeye etkisi herkes tarafından bilinmektedir. Biz ise bu makalemizde bitkisel zayıflama çaylarının zayıflama üzerindeki etkileri ve kullanımı sonucunda hayatımıza kattıkları hakkında bilgiler vermeye devam ediyoruz. Bu başlık altında bitkisel zayıflama çaylarının kullanımı sonucunda olası yaşanacak zararlardan ve yan etkilerinden bahsediyor olacağız.
Zayıflama çaylarının kilo verme sürecinde iki farklı çeşitte katkısı olmaktadır. Bunlardan birincisi harcanmakta olan enerjinin vücuttaki depolanmış olan yağlardan gelmesini sağlayarak yağ yakımını hızlandırmak, ikincisi ise metabolizma hızını arttırarak gün boyu yakılacak kalori miktarının daha fazla olmasını sağlamaktır.
Bitkisel zayıflama çayları kilo vermeye yardımcıdır ancak bu çayların bazı etkileri vardır ve kişiden kişiye de farklılık gösterebilmektedir. Mesela bazı çaylar kafein içermekte ve bu da bazı bünyelerde komplikasyonlara neden olmaktadır. Aşırı miktarda kafein tüketimi ise uykusuzluk, kaygılı ruh hali ya da çarpıntı gibi olumsuz etkilere neden olabilmektedir. Vücuttan su atımını sağlamakta olan bazı çaylar da aşırı su kaybına ve bu durumda halsizliğe neden olabilmektedir.
Olumsuz etkilere maruz kalmamak adına ilaçları dikkatli tükettiğiniz gibi bitkisel zayıflama çaylarını da dikkat ederek tüketmenizi tavsiye ediyoruz. Aşırıya kaçılmamalı, emzirme döneminde mümkün olduğunca tüketilmemelidir.
Paketlenmiş olan bitkisel zayıflama çaylarını satın alırken doğal olup olmadığı kontrol edilmeli ve Sağlık Bakanlığı onaylı olup olmadığı kontrol edilmelidir. Ayrıca paketlenmiş çayların son kullanım tarihleri de önemlidir. Kontrol edilmeden kesinlikle satın alınmamalıdır.
Birkisel Zayıflama çaylarının yanlış kullanımı ya da sağlık sorunlarına karşı oluşabilecek yan etkileri:
Nabız Artışı
Bitki çaylarının bazılarının kafein içerdiğinden bahsetmiştik. Kafein ve benzeri şekilde uyarıcı maddeler içermekte olan bitkisel zayıflama çayları taşikardi olarak adlandırılan kalp ritim bozukluğuna ve nabız artışına neden olabilmektedir. Zayıflama hapları da aynı şekilde iştahın azaltılması için uyarıcı bileşenler içermektedir. Bu uyarıcı maddeler vücuda girdiği zaman merkezi sinir sistemini etkilemekte ve kalp basıncını yükselterek kalp ve damar sistemine aşırı yük binmesine sebep olmaktadır. Tüketilmekte olan bitkisel zayıflama çayı ya da çayları çarpıntıya neden oluyorsa tüketimine son verilmeli ya da doktora danışılmalıdır.
Baş Dönmesi
Nabızın yükselmesine neden olan uyarıcı maddeler kusma ve baş dönmesi gibi semptomların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Baş dönmesi çoğunlukla sersemlik hissi boyutundadır. Ancak şiddetli yaşanan baş dönmelerinde denge kaybı yaşanabilir ve buna bağlı olarak düşme ve yaralanmalara sebep olmaktadır. Araba kullanılırken baş dönmesi daha ciddi sorunlara yol açabilmektedir.
Zihin Karışıklığı
Kafein gibi etkili uyarıcı maddeler içeren bazı bitkisel zayıflama çaylarının kontrolsüz tüketimi sinir sistemini olumsuz etkileyerek stres ve kaygı oluşumuna neden olur. Yine bu çayların içerdiği kimyasallar zihin karışıklığı oluşturur.
Sindirim Sistemine Etkileri
Zayıflama çaylarının en bilindik sonuçlarından biri de sindirim sisteminin düzenli çalışmasını sağlamak ve vücuttan fazla ödemin yani suyun atılmasını sağlamaktır. Ancak yanlış ve aşırı tüketim sonucunda bağırsak tembelliği ve aşırı derecede su kaybına yol açabilir. Bağırsakların bu fonksiyon kaybı sonucunda kronik kabızlığa yol açabilir. Bu nedenle özellikle bazı bitkisel zayıflama çaylarının uzun süre kullanımından kaçınmalı, bir süre ara verdikten sonra tekrar kullanıma geri dönülmelidir.
Karaciğere Olumsuz Etkileri
Uzun süreli bitkisel zayıflama çayları, sindirim sisteminde olduğu gibi karaciğerde ve böbreklerde kalıcı hasarlara neden olabilmektedir. Bitkisel çayların içeriğinde bulunan bazı kimyasallar, işlenmesi esnasında karaciğeri zorlayabilir ve tıp dilinde hepatotoksisite olarak adlandırılan karaciğer tahribatı ortaya çıkabilmektedir.
Diğer Yan Etkileri Nelerdir?
Zayıflama çaylarının amacı elbette kilo kaybına yardımcı olmasıdır ancak kaç yaparken göz çıkarmamak adına daha ciddi sağlık sorunlarına yol açmamak için eğer bir rahatsızlık söz konusu ise doktorunuza danışmadan bu çayları tüketmenizi tavsiye etmiyoruz. Bununla birlikte kalp rahatsızlığı olanlar, şeker hastaları, kanamalı ülser hastalığı, düşük ve yüksek tansiyonu olan hastalar, hamile ve emzirme döneminde olan kadınlar, tiroid hastaları, böbrek hastaları ve karaciğer hastaları ile psikolojik rahatsızlığı olanlar bitkisel zayıflama çaylarını doktora danışmadan tüketmemelidir.
Zayıflama çaylarının olumsuz etkileri farklılık göstermektedir. Yukarıda oluşabilecek bazı olumsuz komplikasyonlara yer verdik. Bunların dışında zayıflama çayları kullanımında ortaya çıkabilecek diğer olumsuz yan etkiler ise;
Kalp ritmini bozması
Aşırı su kaybına neden olması
Uykusuzluğa sebep olması
İshale neden olması
Mide bulantısı ve kusmaya neden olması
Mide kramplarına yol açması şeklinde sıralanabilir.
Bitkisel Zayıflama Yöntemlerinin Diğer Yararları
Zayıflamak için birinci kural metabolizmanın çalışmasıdır. Bunun dışında bağırsaklarda kabızlık durumu yaşanıyorsa ya da hazımsızlık varsa bunun giderilmesi gerekmektedir. Bitkisel zayıflama yöntemleri bu konuda size yardımcı olacak. Mesela biberiye sindirim sistemini düzenlerken kan dolaşımınızın hızlanmasını da sağlamaktadır. Vücudunuzda canlandırıcı etkileri olan biberiyenin zayıflamanın yanı sıra cildinizin sıkılaşmasını sağlayacaktır. Tüketim formülü ise; büyük bir fincanın içerisine iki çay kaşığı atılıp kaynama derecesinde olan suyun içerisine dökülerek on dakika bekletilir ve sonrasında tüketilebilir. Tatlandırmak için ise şeker yerine tarçın ve limon kullanılabilir. Biberiye çayının sindirimi kolaykaştırıcı etkisi sebebiyle yemeklerden sonra bir bardak içilmesinde yarar vardır.
Mısır Püskülü Çayı
Mısır püskülü çayı adından da anlaşıldığı gibi mısır püskülü çayı, kabuklu satın alınan mısırın içinde yer alan ve life benzeyen püskül kısmından elde edilmektedir. İlk bakışta bitki çayları ile benzer özellikleri olduğu anlaşılmaktadır ancak en bilindik ve en önemli özelliği oldukça etkili bir idrar söktürücü olması ve ödemin kısa sürede vücuttan atılabilir olmasıdır.
Mısır püskülü çayı, Çin’de diyabet hastalığına karşı, Amerikan yerlileri tarafından ise enfeksiyonlara karşı kullanımı ile mısır püskülü çayı kullanımı yaygınlaşmıştır.
Mısır Püskülü Çayının Faydaları Nelerdir?
Mısır püskülü çayının en belirgin ve önemli özelliklerinden birinin idrar söktürücü olduğundan bahsetmiştik. Şimdi diğer faydalarına da göz atalım birlikte;
Mısır püskülü çayının iltihap önleyici özelliği vardır. Bu özelliği sayesinde mesane, prostat ve idrar yolu iltihaplanması tedavisinde geleneksel olarak kullanılan bitkisel ürünler arasında yerini almıştır.
İdrar söktürücü özelliği mevcuttur. Bu sayede böbrek taşı oluşumunu önlemek için önemli bir yardımcı bitkisel üründür. Ayrıca hatmi kökü ile karıştırılıp tüketildiğinde mevcuttaki börek taşının vücuttan daha kolay atılmasına yardımcı olmaktadır.
Vücuttan toksinlerin ve fazla sıvının atılmasını sağlıyor olması ile mısır püskülü çayını gut hastaları sıklıkla tüketebilmektedir.
Kan şekerinin düşürülmesine ya da kan şekeri seviyesinin sabit kalmasını sağlaması nedeni ile mısır püskülü çayı Tip 1 diyabet hastaları için de tüketimi tercih edilen çaylar arasında yer almaktadır.
Mısır püskülü çayı kalp sağlığını karumaktadır.
Yüksek tansiyon ve yüksek kolesterol hastalarında tedavi edici özellikleri vardır ve yüksek tansiyon ve yüksek kolesterolün düşürülmesinde yardımcı olduğundan uzmanlar tarafından önerilen çaylar arasındadır.
Mısır püskülü çayı kronik yorgunluğa iyi gelmektedir.
Mısır Püskülü Çayının Zayıflamaya Etkileri Nelerdir?
Mısır püskülü çayının kaliteli bir ödem ve idrar söktürücü olduğundan makalemizin başında belirtmiştik. Böylece vücuttaki zararlı toksinleri de temizlemiş ve bu sayede kilo verimine yardımcı olacağını söyleyebiliriz. Diyete ilk başlandığında mısır püskülü çayı tüketiliyor olması 1 ila 2 kilo kaybı yaşanmış olmasını sağlayacaktır ancak bu belirttiğimiz gibi ödem olabilir ve yağ kaybı yaşandığı anlamına gelmemektedir. Ancak elbetteki tek başına zayıflatma özelliği mevcut değildir. Bunun için diyet ve sağlıklı beslenme ile ve egzersiz programına destek olarak mısır püskülü çayı tüketimi mümkün olmaktadır. Bunun yanı sıra kan şekerini dengelemekte ve bu sayede iştahın azalmasına yardımcı olmaktadır.
Mısır Püskülü Çayı Nasıl Yapılmalıdır?
Mısır püskülü çayı yapmak için evvela mısırın püskülleri ayıklanır ve küçük küçük doğranır. Ölçü olarak bir büyük bardak mısır püskülü çayı için bir yemek kaşığı kadar doğranmış mısır püskülü yeterli olabilmektedir.
Mısır püskülü çayını demlemek için;
Su kaynama aşamasına geldiğinde ocağın altı kapatılır ve doğranmış mısır püskülleri suya bırakılarak kapağı kapatılır ve 15 ila 20 dakika kadar demlenmesi beklenir ve süzülerek tüketilir. İsteğe göre çayı tatlandırmak için yarım çay kaşığı bal ilave edilebilir ancak bal su ılındıktan sonra çaya eklenmelidir.
Mısır püskülü çayı, püsküller ayıklandıktan hemen sonra çay demlenebilir ancak hemen demlenmeyecek ise hem sonra bu çayı yapabilmek hem de daha uzun süre saklayabilmek adına bir gazete kağıdına yayılır ve güneşte kurutulabilir. Kurutulan mısır püskülleri ise direk güneş almayan bir yerde muhafaza edilebilir. Bununla birlikte herhangi bir hastalık ve ilaç kullanımı söz konusu değilse gün içinde iki ila üç bardak kadar tüketimine izin verilmektedir.
Mısır Püskülü Çayının Yan Etkileri Nelerdir?
Mısır püskülü çayı genel anlamda güvenli bitki çayları arasında yer almaktadır. Ancak her bitki çayında olduğu gibi aşırı kullanım söz konusu olduğunda bazı yan etkiler gün yüzüne çıkabilmektedir. Bu başlık altında mısır püskülü çayının yan etkilerine göz atıyor olacağız.
Mısır püskülü çayının kuvvetli bir idrar söktürücü olduğundan bahsetmiştik. Bu özelliği sebebiyle herhangi bir idrar söktürücü (dirüetik) ilaçlar ile birlikte kullanımı söz konusu olamaz. idrar söktürücü ilaçla birlikte ya da tek başına ancak aşırı tüketimin söz konusu olduğu durumlarda vücudun susuz kalması ile sonuçlanabilir.
Mısır püskülünde yer alan bazı bileşenler kanın pıhtılaşmasını sağlamaktadır. Bu sebeple kanın pıhtılaşmasını sağlayan ilaç kullananlar için bu çayın kullanımı önerilmemektedir.
Mısır püskülü çayı kan şekerimi dengelemektedir. Bu nedenle diyabet ilacı kullananlar mısır püskülü çayını tüketmeye başlamadan önce mutlaka doktoruna danışmalı ve doktorun yönlendirmesi doğrultusunda mısır püskülü çayını tüketmelidirler.
Yüksek tansiyon ilacı kullanan kişiler yine kullanmadan önce mutlaka doktoruna danışmalıdır. Aksi taktirde ilaçla birlikte mısır püskülü çayının tüketimi söz konusu olduğunda kan basıncının çok fazla düşmesi ile sonuçlanabilmektedir.
Mısır püskülü kanda yer alan potasyumun düşmesine neden olabilmektedir. Halihazırda potasyum değeri düşük olan kişiler tarafından mısır püskülü çayı tüketilmemesi önerilmektedir.
Mısır poleni ya da mısır alerjisi bulunan kişilerde yine mısır püskülü çayı alerjik reaksiyonlara neden olabilmektedir. Bu nedenle dikkatli tüketilmeli ve tüketimi sonucunda herhangi bir olağan dışı reaksiyon ile karşı2laşıldığında mutlaka doktora danışılmalıdır.
Gebelik döneminde mısır püskülü çayının tüketilmesi önerilmemektedir. Ancak bununla birlikte annelerin emzirme dönemi ile ilgili yeterli ve net bir bilgi bulunmamaktadır.
Rooibos Çayı
Türkiye’de “kızıl çay” ya da “kırmızı çay” olarak bilinmekte olan Rooibos çayı, Güney Afrika’ya has kızıl çalı yani Aspalathus linearisden elde edilmektedir. Baklagiller ailesinin bir ferdi olan rooibos çayı Güney Afrika bölgesinin en popüler çayları arasında yer almaktadır. Adı kızıl veya kırmızı çay olarak anılıyor olsa da okside edilmeden üretilmekte olan ve mineral açısından oldukça zengin olan yeşil versiyonu da bulunmaktadır.
Tat açısından kırmızı ve kızıl rooibos çayı ile yeşil rooibos çayları ayrışmaktadır. Kırmızı rooibos çayı tatlıdır ancak yeşil rooibos çayı daha çok ot tadına benzemektedir. Antioksidan açısından oldukça zengindir ve kafein içermemektedir. Tanen (tannik ait) oranı oldukça düşüktür.
Rooibos Çayı Nasıl Demlenmelidir?
Rooibos çayını hazırlayabilmek için büyük bir bardak için bir çay kaşığı kadar kurutulmuş rooibos bitkisi ölçü olarak kullanılabilir. Bu vermiş olduğumuz ölçü hem yeşil hem de kırmızı rooibos çayı demlemek için kullanılabilmektedir.
Rooibos çayını demlemek için;
Su kaynatıldıktan sonra ocağın altı kapatılır ve kişi sayısına göre rooibos bitkisi demliğe ilave edilir ve kapağı kapatılarak yaklaşık beş dakika kadar demlenmesi beklenir. Demlenen rooibos çayı süzülerek tüketilebilir. Kırmızı rooibos çayı yeşil olana göre tadı daha tatlı ve daha içilebilirdir. Güney Afrika bölgesinde geleneksel olarak süt ve şeker ile karıştırılarak tüketilebilmektedir. Ayrıca çayın tadını daha da yumuşatabilmek için limon ya da bal kullanımı da mümkündür.
Rooibos Çayının Faydaları Nelerdir?
Rooibos çayı öncelikli olarak en sağlıklı bitki çayları arasında yer almaktadır. Bizler ise Diyetixyen ailesi olarak zayıflama çayları başlığı altında Rooibos çayını incelemekteyiz.
Rooibos çayını en önemli kılan özelliklerinden biri, antioksidan açısından zengin olmasıdır. Diğer önemli özelliği ise yeşil çay ve siyah çay gibi kafein içermemesidir.
Rooibos çayının en önemli özelliği antioksidan bakımından zengin olması ve siyah çay ya da yeşil çay gibi kafein içermemesidir. Geleneksel olarak ise sinirleri yatıştırması, bebeklerde ise kolik tedavisinde kullanılabiliyor olmasıdır.
Kanser Hastalıklarında Faydaları
Rooibos çayında oldukça güçlü polifenol antioksidanları mevcuttur ve bu antioksidanlar hücre zarlarının korunmasına yardımcı olmaktadır. 2009 yılında Gıda ve Kimyasal Toksikoloji yani gerçek adı ile Food and Chemical Toxicology tarafından yayınlanmış olan araştırma sonucuna göre rooibos çayının yeşil çay ve siyah çay ile birlikte kanserli tümörlerin boyutlarının küçültülmesinde etkili olduğu belirtilmiştir.
Bilgi: Rooibos çayının içeriğindeki polifenol sayesinde kanser hücrelerle mücadele etmesinin yanı sıra serbest radikaller ile savaşarak yaşlanmanın belirtilerini de geciktirmektedir. Beyin sağlığını desteklemekte ve hafızayı güçlendirmektedir. Kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı olmakta ve kan basıncını desteklemektedir. Ayrıca cildi güneş ışınlarına karşı koruma altına almaktadır. Enflamasyonu ise azaltmaktadır.
Sindirim Sorunlarına Karşı Faydaları
Rooibos çayının sindirim sorunlarına karşı yapılmış olan bilimsel bir çalışma bulunmamaktadır ancak mide yanması, hazımsızlık, bulantı ve kusmaya karşı kullanımı oldukça popülerdir. Mide ülseri bulunan kişilerde ise rooibos çayı kullanımı ülserin belirtilerimi azaltmak için kullanılmaktadır.
Diş Sağlığı Üzerindeki Faydaları
Rooibos çayı kalsiyum, manganez ve florid içermektedir. 100 ml. rooibos çayında 0,54 mg. kalsiyum, 0,11 mg. florid ve 0,02 mg. manganez bulunmaktadır ve bu mineraller sağlıklı diş ve kemikler için uzmanların önermiş olduğu minerallerdir. Rooibos bitkisi bu belirttiğimiz minerallerin dışında demir, potasyum, bakır ve sodyum minerallerini de içermektedir.
Kolesterol Üzerindeki Faydaları
Güney Afrika’da altı hafta boyunca her gün rooibos çayı tüketmekte olan 40 kişi üzerinde yapılmış olan bir araştırma sonucunda, vücutlarında kalp hastalıklarına, yaşlanmanın olumsuz etkilerine ve kansere karşı korumakta olan “glutatyon” seviyelerinde yükselme belirlenmiştir. Ayrıca bu kişilerin LDL yani kötü kolesterolde düşüş tespit edilmiştir. Buna ek olarak HDL yani iyi kolesterol seviyelerinde ise artış kaydedilmiştir. Bu araştırma sonuçları ise 2010 yılı Eylül ayında yayınlanmış olan Etnofarmakoloji Dergisi’nde kayıt altına alınmıştır.
Alzheimer Hastaları İçin Faydaları
Rooibos bitkisinde yer alan antioksidanlar Alzheimer hastalığına karşı koruma sağlamakta ve gelişimini yavaşlatma da oldukça önemli etkilere sahiptir. Ohio Üniversitesi bu konuda araştırmalar yapmış ve rooibos bitkisi içeriğinde bulunan “nothofagin”nin beyin ve sinir fonksiyonları üzerinde koruyucu etkiye sahip olduğu sonucuna varmıştır.
Kolik Üzerindeki Faydaları
Rooibos çayı, Güney Afrika bölgesinde özellikle bebekler üzerinde kolik tedavisinde kullanılmaktadır. “Uluslararası Pediatri” (Pediatrics International) dergisinde, yapılmış olan bir araştırmanın sonuçlarına göre rooibos çayının çocuklarda düzenli kullanımı sonucunda bir yan etkiye sebep olmadığı yayınlanmıştır.
Cilt Rahatsızlıklarına Faydaları
Rooibos çayının hep çay olarak tüketiminden bahsettik. Ancak bu sefer harici yolla tüketimi sonucunda doğan faydalarına değiniyor olacağız. Çay şeklinde cilt yüzeyineuygulanması halinde çeşitli rahatsızlıkların tedavisinde iyileştirme özelliğine sahiptir. İçeriğindeki zengin çinko minerali sayesinde uçuk, hafif derecede ki yanıklar, cilt tahrişleri, pişik, egzamanın neden olduğu kaşıntı, cilt kuruluğu ve gargara olarak uygulanması halinde aft gibi rahatsızlıklarda hafifletici ve iyileştirici etkilere sahip doğal bitkiler arasında yer almaktadır.
Diğer faydaları ise;
Sinirlerin yatışmasını sağlamak,
Uykusuzluğu gidermek,
Hafizayı güçlendirmek,
Astım ve alerji hastalıkları hafifletmek.
Rooibos Çayının Yan Etkileri Nelerdir?
Rooibos çayı, genel anlamda güvenli olarak kabul edilen bitki çayları arasında yer almaktadır. Ancak her bitkide olabileceği gibi aşırı tüketim söz konusu olduğunda bazı yan etkiler gün yüzüne çıkabilmektedir.
Rooibos çayı, yeşil çay ve siyah çaya oranla daha az miktarda tannik asit içeriyor olmasına rağmen demirin vücut tarafından emilimini olumsuz olarak etkilemektedir. Bu nedenle özellikle demir eksikliği oln bireylerde rooibos çayının tüketimi önerilmemektedir.
Kanser tedavisi gören kişilerde ise rooibos çayının tüketimi bazı enzimlerin üretiminş tehlikeli boyutlarda arttırabilmektedir.
Rooibos çayı antioksidan açısından oldukça zengindir ve antioksidan takviyesi alan kişiler tarafından kesinlikle tüketilmemesi gerekmektedir.
Hormona duyarlı olan meme kanseri gibi kanser türlerinin tedavisi sürecinde rooibos çayı tüketiliyor olması, bitkinin östrojenik aktivitesi sebebiyle önerilmemektedir.
Gebelik sürecinde ve emzirme döneminde kullanımı hakkında herhangi bir araştırma söz konusu değildir. Ancak yine de doktora danışılmadan tüketilmemesi gerekmektedir.
Oolong Çayı
Oolong çayı da yeşil çay ve siyah çay gibi camellia sinensis bitkisinin yapraklarından elde edilmektedir. Aynı bitkiden ve aynı yapraklardan elde ediliyor olmasına rağmen bu çayları birbirinden ayıran şey çayların işlenme yöntemleridir. Oolong çayının üretimi esnasında yaprakların fermente edilmesi süresi yeşil çaya göre daha uzun, siyah çaya göre ise daha kısa sürmektedir.
Japonya, Çin ve Tayvan’da geleneksel olarak tüketilen oolong çayı Çin’in Fujian bölgesine özgüdür. İnsan sağlığı üzerindeki olumlu etkileri sayesinde oldukça popüler olan oolong çayı Avrupa kıtasında 19. yy. dan itibaren tüketilmeye başlanmıştır. Makalemizde oolong çayının faydaları, zararları ve nasıl hazırlanması gerektiği ile ilgili bilgi veriyor olacağız.
Oolong Çayının Sağlığa Faydaları Nelerdir?
Oolong çayı, büyük ölçüde antioksidan içermekte ve kardiyovasküler sağlık sorunlarına karşı kullanılabilmektedir. İçeriğinde bulunan antioksidanlar sayesinde tüketildiğinde LDL kötü kolesterolü düşürmekte ve HDL iyi kolesterolü yükseltmektedir. Damar tıkanıklığına neden olan kolesterol birikimini engelleyen oolong çayı, var olan plakların da temizlenmesine yardımcı olmaktadır.
Oolong çayı ile ilgili yapılmış olan araştırmalar neticesinde düzenli olarak oolong çayı tüketen kişilerde hipertansiyon görülme riski %50 daha azaldığı belirtilmiştir.
Yeşil çay ve siyah çayda bulunmayan ancak oolong çayının içeriğinde yer alan bazı polifenoller kan şekerinin düşürülmesinde etkin olmaktadır. Tayvan’da bu konu ile ilgili yapılmış bir araştırmaya göre gün içerisinde iki ila üç bardak oolong çayı tüketilmesi sonucunda kan şekeri düzeyini şeker ilaçları kadar düşürmektedir. Ancak bu konuda kesin bir sonuç verilmemeiştir ve daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
Oolong çayının içeriğinde bulunan polifenoller, diş çürüklerine karşı koruma sağlamakta ve ağız ve diş sağlığına destek vermektedir. Osaka Üniversitesi’nde yapılmış olan bir araştırma sonucuna göre gün içerisinde iki ila üç bardak oolong çayı tüketilmesi sonucunda ağız hijyeni geliştirilmekte ve diş çürümesinin önüne geçilebilmektedir.
Oolong çayı, güçlü antioksidanlardan kateşin bileşeni içermekte ve bu bileşen sayesinde kanser hücrelerinin oluşumunu yavaşlatmaktadır. Bu özelliği sayesinde kanserle ilgili yapılan araştırmalara da konu olmuştur. Hayvanlar üzerinde yapılmış olan çalışmalar neticesinde önemli sayıdaki denekte varolan tümör boyutunun azaldığı tespit edilmiştir.
Güçlü antioksidan özelliği ile oolong çayı, vücuttaki zararlı toksinlerin atılmasına yardımcı olmakta ve cildin görünümünü eğiştirerek daha parlak görünmesini sağlamaktadır. Ayrıca magnezyum, potasyum, kalsiyum ve fosfor açısından zngin içeriğe sahip olan oolong çayı birçok farklı hastalığa karşı vücudu güçlendirmektedir.
Yine güçlü antioksidan özelliği ile vücuttaki zararlı toksinlerin atılmasına yardımcı olmakta ve kilo verimini sağlamaktadır.
Oolong Çayı Nasıl Hazırlanmaktadır?
Dört kişilik oolong çayı demleyebilmek için, demliğin içerisine %5′ i kadar yani demlik tabanını kaplayacak şekilde oolong yaprakları yerleştirilir ve kaynatılımış olan su demliğe eklenir ve kapağı kapatılarak demlenmeye bırakılır. Sıcak su ilave edildiğinde ortaya çıkan kabarcıklar demlik kapağı ile alınabilir. Yaklaşık üç ila beş dakika kadar demlenen çay servis edilebilir. Demliğin dibi ise çayın en yoğun olduğu bölgedir ve eşit şekilde dağıtılması önem taşımaktadır.
Damak tadına en uygun ve en doğru aromalı çayı hazırlayabilmek için kullanılan yaprak miktarı, çayın demlendiği su ve demleme süresi değişkenlik gösterebilir.
Oolong çayı alınırken kurutulmuş olan yaprakların şekil ve renklerinin farklı olduğu görülebilmektedir. Bu farklılıkların nedeni ise farklı ülkelerin yaprakları farklı biçimlerde işliyor olmasından kaynaklanmaktadır. Tay oolong, Viyetnam oolong, Endonezya oolong, Kenya oolong, Tayvan oolong, Darjeeling oolong ve Nepal oolong çay çeşitleri farklı renklerde ve farklı şekillerde bulunabilmektedir.
Bir kişilik oolong çayı hazırlayabilmek için;
Bir büyük bardak suya 1 ila 1,5 çay kaşığı oolong yaprağı ölçüsü kullanılabilmektedir. Kişi sayısına göre de miktarlar rahatlıkla ayarlanabilmektedir.
Oolong Çayının Yan Etkileri Nelerdir?
Oolong çayı içeriğinde kahvede ki kadar olmasa da kafein içermektedir. Bu sebeple aşırı tüketilmesi sonucunda baş dönmesi, mide bulantısı ve çarpıntı oluşmasına neden olabilmektedir. Ayrıca geç saatlerde tüketiliyor olması sonucunda uykusuzluk yaşanabilir ve tansiyonun yükselmesine neden olabilmektedir. İdrar söktürücü özelliği sebebiyle aşırı derecede su kaybına neden olabilmektedir. Emzirme ve gebelik döneminde olan kadınların tüketilmesi uzmanlar tarafından önerilmemektedir. Düzenli ilaç kullananların ise oolong çayının muhtemel yan etkileri nedeni ile kullanmadan önce mutlaka doktordan bilgi alınmalı ve doktor tavsiyesi ile tüketilmesi gerekmektedir.
Öneri: Makalemizde bitkisel zayıflama çaylarından detaylı olarak bahsettik. Bitkisel zayıflama çaylarında kullanılacak olan bitkiler ve bitkilerin zayıflama üzerindeki etkileri için bu makalemizi oldukça detaylı hazırladık, ilaç kullanmadan birçok hastalık ve rahatsızlık için bitkisel tedavi yöntemleri kullanmak adına tercih edilecek bitki çayları için ise “Bitki Çayları ile Bitkisel Tedavi Yöntemleri” başlıklı makalemizi linklerin üzerini tıklayarak ziyaret edebilir ve mevcut konular hakkında detaylı bilgiler edinebilirsiniz. Böylece bitkilerin kullanım alanları ve tüketilmesi ile vücudunuza sağlayacak zayıflama dışındaki olumlu etkilerini öğreniyor olacaksınız. Ancak faydalarının yanı sıra zararlarının da olabileceğini göz önünde bulundurmalı ve gerektiği durumda doktorunuza danıştıktan sonra tüketmenizi tavsiye etmekteyiz.
*Yorumlara cevap verebilmek için hesabınızın olması gerekmektedir. Buraya tıklayarak hesap oluşturabilirsiniz.